Haziran 2013 döneminde TBMM’ye sevk edilen gelir ve kurumlar vergisi kanunlarını kaldırarak mükellefleri yeni ve tek bir kanun bünyesinde birleştiren Tasarı son günlerde tekrar gündemdeki yerini aldı.
Söz konusu Tasarı TBMM Plan Bütçe Komisyonu’na gelmiş ve buradan alt komisyonlara görüşülmek üzere gönderilmişti. Uzun süredir haber çıkmayan “Yeni Gelir Vergisi Tasarısı” daha önceki yazılarımızda da ele alındığı üzere aslında vergilendirmede önemli bir yapı değişikliği sağlıyor. Bununla birlikte özellikle menkul ve gayrimenkul mallar üzerindeki rantın vergilendirmesine ilişkin düzenlemeler getiriyor. Hatırlayacak olursak; Yeni Gelir Vergisi Tasarısı başlıca aşağıdaki konularda yeni düzenlemeler içeriyor:
1- 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu kaldırılıyor ve bu kanunlar tek bir kanun ile birleştiriliyor.
2- Ticari Kazanç gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerini kapsayacak şekilde yeniden düzenleniyor ve kapsamı biraz daha genişletiliyor.
3- Yıllara yaygın inşaat ve onarım işlerinin vergilemesinin hemen hemen aynen yeni tasarıya da alındığı gözleniyor. Farklılık olarak; daha önce ikincil mevzuat ile yön verilen uygulamaya ilişkin düzenlemelerin yeni tasarıda madde metnine eklendiği görülüyor.
4- Özel inşaat işlerine ilişkin yeni bir düzenleme getirilirken; hangi durumlarda ticari kazanç dolayısıyla mükellefiyetin oluşacağı açıklanarak, özellikle özel inşaatlardaki vergi kaybını önlemek amacıyla belirli kriterler getiriliyor. Ayrıca özel inşaatlara ilişkin kazancın nasıl tespit edileceğine ilişkin düzenlemeler de yer alıyor.
5- Gayrimenkul ve İştirak, Kurucu, İntifa Senetleri ile Rüçhan Haklarının Satışından Doğan Kazançlara İlişkin İstisnalar daraltılıyor. Mevcutta iki yıldan fazla kurumların aktifinde yer alan gayrimenkul ve iştirak hisselerinin elden çıkarılmasında % 75 istisna varken; yeni düzenlemede istisna oranları elde tutma süresi 2 yıl olursa % 40; 3 yıl olursa % 50, 4 yıl olursa % 60 ile 5 yıl ve daha fazla olması halinde %75 olarak öngörülüyor. Ayrıca, kapsama ticari kazancını bilanço usulüne göre belirleyen gelir vergisi mükellefleri de alınıyor. Tam mükellef A.Ş.’lerdeki iştirak hisselerinin halka arz suretiyle elden çıkarılmasında ise söz konusu hisse senetlerinin elde tutma süreleri yine aynı olmakla birlikte, halka arzı teşvik için istisna oranları % 60, % 70, % 80 ve % 90 olarak daha yüksek belirlenmiş durumda.
6- Serbest meslek kazançları istisnası kapsamına senaristlerin de ilave edildiği görülüyor.
7- Ücretlerin kapsamında da değişikliğe gidilmiş ve tazminat adı altında yapılan ödemelerin de ücret sayılacağına ilişkin mevcut düzenleme, “cezai şart olarak ödenenler dahil tazminat”ların ücret sayılacağı şeklinde genişletilmiş bulunuyor. Çalışanlara pay senedi verilmesi veya pay senedi satın alma hakkı tanınması da ücret olarak değerlendirilecek kalemler arasına eklenmiş durumda.
8- Önemli diğer bir konu ise, daha önce problem oluşturan taşınmazlar üzerinde, başka bir taşınmaz veya üçüncü kişiler lehine süreli veya süresiz irtifak hakkı tesis edilmesinden elde edilen gelirlerin gayrimenkul sermaye iradı olarak tanımlanması.
9- Menkul sermaye iradı ile ilgili de mevcut maddede bazı düzenlemelere gidiliyor. Özellikle diğer kazanç ve iratlarda önemli değişiklikler görülüyor. Buna göre; maliyet bedelinin tespitine, özel inşaatlarda kazancın tespitine ve istisna uygulamalarına yönelik getirilen düzenlemeler ile daha önce vergi dışında kalan konular vergi kapsamına alınıyor.
10- Tasarı’ da gayrimenkul sermaye iradı tanımı çerçevesinde bahsi geçen belli gayrimenkuller ile tam mükellef kurumlara ait olan pay senetlerinin, ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılmasında elde tutma süresine bağlı olarak artan oranda bir kısmi istisna uygulaması getiriliyor:
- İki tam yıldan fazla süreyle elde tutulanlardan elde edilen gelirlerin %40’ı
- Üç tam yıldan fazla süreyle elde tutulanlardan elde edilen gelirlerin %50’si
- Dört tam yıldan fazla süreyle elde tutulanlardan elde edilen gelirlerin %60’ı
- Beş tam yıldan fazla süreyle elde tutulanlardan elde edilen gelirlerin %75’i
11- Tam mükellef anonim şirketlerde sahip olunan pay senetlerinin halka arz edilmek suretiyle elden çıkarılmasında da elde tutma süresine bağlı olarak artan oranda bir kısmi istisna uygulaması getiriliyor:
- İki tam yıldan fazla süreyle elde tutulanlardan elde edilen gelirlerin %60’ı
- Üç tam yıldan fazla süreyle elde tutulanlardan elde edilen gelirlerin %70’i
- Dört tam yıldan fazla süreyle elde tutulanlardan elde edilen gelirlerin %80’i
- Beş tam yıldan fazla süreyle elde tutulanlardan elde edilen gelirlerin %90’ı
12- Önemli bir değişiklik de artık daha önce istisna, tevkifat vb. nedenler ile beyanı gerekmeyen gayrimenkul sermaye iratları, diğer kazanç ve iratlar, serbest meslek kazançları ile ücretlerin gelir türleri itibarıyla herhangi birisinin gelir vergisi tarifesinin dördüncü diliminde ücretler gelirleri için geçerli olan tutarın 2 katını (94.000 x 2 = 188.000.TL) aşması halinde istisna uygulamasının kaldırılması ve bu gelirlerin tamamının beyanının zorunlu hale getirilmesi.
13- Tasarı’nın geçici vergi ile ilgili getirdiği en önemli değişiklik ise, takvim yılı veya hesap döneminin son üç ayına dair (takvim yılı için Ekim, Kasım, Aralık aylarını kapsayan dönem) geçici vergi beyannamesi verilmeyeceği ve geçici vergi ödenmeyeceği yönündeki düzenlemedir.
Değerlendirme
Yukarıda özetlendiği üzere, Yeni Gelir Vergisi Tasarısı birkaç alan dışında çok önemli bir değişiklik getirmediği; değişikliklerin daha ziyade ikincil mevzuatta yürütülen hususların kanun metni ile düzenlenmesinden kaynaklandığı görülüyor. Bununla beraber; gerek kurumların aktifinde bulunan gayrimenkul ve iştirak hisselerinin elden çıkarılmasındaki %75’lik istisnanın gerekse gerçek kişilerin sermaye değer artış kazançları kapsamında tam mükellef kurumlara ait iki yıldan fazla elde tutulan hisse senetlerinin elden çıkarılmasındaki mevcutta %100 olan istisnanın zamana yayıldığı ve daraltıldığı görülüyor. Burada yine özel inşaatlara ilişkin düzenleme dikkat çekiyor.
Bu noktada özellikle ifade etmek gerekir ki; Kurumlar Vergisi Kanunu henüz 2006 yılında değiştiğinden; gerek mükelleflerin gerekse uygulayıcıların gelir ve kurumlar vergisi uygulaması konusunda uzun süredir bir hafızasının oluştuğu dikkate alındığında, bu iki kanunun kaldırılarak yeni bir kanun kapsamında birleştirilmesi halinde yeni sisteme adaptasyonda büyük sıkıntılar yaşanması kaçınılmazdır.
Gerek vergi idaresi gerekse mükellefler ve diğer uygulayıcılar açısından mevcut hafızanın silinmesine neden olacak olması nedeniyle, Tasarı’nın daha önceki gibi iki kanun olarak düzenlenmesinin daha doğru ve uygun olacağı düşünülmektedir.
Ayrıca; Türkiye vergi teorisinde kaynak teorisini seçmiştir. Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin karakterlerinin farklı olması nedeniyle ayrı iki kanun düzenlemesine gitmesi uygulamada büyük kolaylık sağlamaktadır. Eğer Tasarı kanunlaşırsa bugüne kadar çıkarılan tebliğ, sirküler ve muktezaların bir anlamı kalmayacak, atıflar farklılaşacak ve uygulamada bir karmaşa oluşacaktır. Bu nedenle tüm sistemin değiştirilmesi yerine, sadece Gelir Vergisi Kanunu’nun daha önce kurumlar vergisinde olduğu gibi yeniden yazılması ve güncellenmesinin daha doğru olacağı düşüncesindeyim. Böylece Kurumlar Vergisi Kanunu ile de paralellik sağlanmış olacaktır.
Zaten yapılan değişikliklere bakıldığında da çok önemli bir yapısal değişikliğin olmadığı; sadece birkaç hususun değiştiğini görüyoruz. Dolayısıyla mevcut kanunlar değiştirilebileceği gibi; biraz önce belirttiğim gibi sadece Gelir Vergisi Kanunu’nu değiştirilerek Kurumlar vergisi uygulamasında olduğu gibi tek bir tebliğ ile tüm hususların açıklanması yoluna gidilebilir.
Tekrar ifade etmek gerekirse; her iki kanunun da tamamen kaldırılıp tek bir kanun haline getirilmesi mevcut hafızayı sileceği gibi; yeni sisteme adaptasyonu da oldukça zora sokacaktır. O nedenle daha kolay ve hafızayı yok etmeyecek bir sistem üzerinde hareket edilmesinin gerek uygulamayı gerekse vergi gelirlerini olumlu etkileyeceğini düşünüyorum.