Fasonculuk aç bırakır!
İşin aritmetiği çok basit: Fasoncunun mu kar marjı daha yüksektir, "markacılığın "mı? "Kar marjından" "kara" geçelim (yani "orandan" "mutlak seviyeye"); kim daha fazla "kazanır" yani "kar yapar"? Fasoncu mu, marka sahibi mi?
Yabancılar "simple arithmetics" diyorlar ya, basit aritmetik ile cevabı hepimiz biliyoruz.
Tabii, marka derken, "markalaşmış" markaları kastediyorum. Reklam bütçesi olan her malı marka saymıyoruz.
Aritmetikten realiteye geçelim. Kim daha zengin? Fasoncular mı marka sahipleri
mi? İster Türkiye'ye bakın ister başka ülkelere. İster de ülke olarak Türkiye ile Bengladeş'i ve bir de ABD'yi karşılaştırın.
Fasonculuk Türkiye için yeni değil. Türkiye ithal ikameci dönemlerinde dahi fasonculuk yaptı. Örneğin, bir Sümerbank'lı çocuğu olarak, 1970'li yıllarda İzmir Basma Sanayi tesislerindeki konfeksiyon bölümünün Kaufhof gibi perakende firmalarına private label olarak ürettiği fason gömleklerin, bizim ihraç fiyatlarımızın üç-dört katına Avrupa'da son kullanıcıyla buluştuğunu biliyorum. "Memleket meselelerine duyarlı" bir genç olarak bunlar beni o zaman üzüyordu. Zira bazen yurtdışına giden Türkler'in aynı gömlekleri Türkiye'ye değerli hediye olarak getirdiği de oluyordu!
O zamanlar öyleydi! Ancak gelişmemizin bu aşamasından da geçmemiz gerekiyordu. Esasında hala o fazın içindeyiz. Türkiye özellikle tekstilde halen bir fason cenneti. Kişi başına gelirimiz ise YTL'deki değerlenmeyi saymazsak 3000 dolar civarına takılıp kaldı. Yani fasonculuktan zengin olamadık.
Singapur bunu 1980'li yıllarda kavradı ve hızla fasonculuktan uzaklaştı. 1980'li yıllarda Almanya'dan aldığım Converse marka (o zaman gençler arasında çok daha popülerdi!) ayakkabının dilinde "Made in Singapore" ibaresini görünce epey şaşırmıştım. Lise öğrencisi olarak Singapur hakkında çok az bilgim vardı. Haritada yerini muhtemelen bulamazdım. Eğer Singapur fasonculuğa devam etseydi muhtemelen haritada yerini şimdi de bulamayacaktım…
Marka; tasarım, pazarlama ve doğru yapıldığı takdirde, yüksek kar ve aynı zamanda yüksek katma değer demektir. Katma değer kardan toplum açısından daha değerlidir. Zira yüksek katma değer yüksek milli gelir manasına gelir. Yüksek kar ise, eğer katma değer yüksek değilse düşük, yani kalifiye olmayan, işçilikle gerçekleştirilmiş demektir. Yani yüksek kar her zaman yüksek milli gelir manasına gelmez. Pastayı büyütmek yerine bölüşümü çarpıtabilir.
Fasonculukta eğer çok şanslıysanız nisbeten yüksek kar sağlarsınız. Ancak katma değeriniz düşüktür. Yani, ülkeniz özellikle çalışanınız fakirdir. Elde ettiğiniz kar da, doğru uygulanan markalaşmaya göre daha düşüktür.
Bana güvenin: markalaşma sizi zengin edebilir; fasonculuk ise uzun vadede kesinlikle aç bırakır…
Kaynak:
KÜRESEL BAKIŞ / Murat Yülek
Dunya Gazetesi