Tuba Şavlı / Ernst & Young, Direktör
Resmi Gazete'de her gün birtakım kararnameler, tebliğler, kanunlar yayınlanarak yürürlüğe giriyor. Doğal olarak herkes kendi konusuyla ilgili olanlarla ilgileniyor. Muhasebe, finans, raporlama konularında çalışanlar son günlerde Türkiye Muhasebe Standardı adıyla birtakım finansal raporlama standartlarının yayınlanarak yürürlüğe girdiğinin fakındadırlar. Ancak bir yandan da bunları hangi şirketler uygulamak zorundalar diye de düşünüyor olabilirler. Aslında bu standartlar uluslararası standartların çevirisi niteliğinde. Bu yüzden konuyu açıklamaya biraz daha geriden başlamakta fayda var.
1 Ocak 2005 tarihinden itibaren Avrupa Birliği'nde halka açık şirketler kamuya açıkladıkları konsolide mali tablolarını Avrupa Birliği'nce kabul edilen Uluslararası Finansal Raporlama Standartları'na (UFRS) uygun olarak hazırlamak durumundalar. 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren ise Avrupa Birliği'ndeki tüm şirketler bu kapsam dahilinde olacaklar. UFRS, Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu tarafından yayınlanmış olan Uluslararası Muhasebe Standartları (UMS) ve Uluslararası Finansal Raporlama Standartları'ndan oluşmaktadır. 2004 yılına kadar 41 adet UMS yayınlanmıştır ve 2006 yılı Şubat ayı itibariyle bunlardan 31 tanesi halen yürürlüktedir. 2004 yılından itibaren ise UFRS adıyla 7 standart yayınlanmıştır. Mali tablolarını UFRS'ye göre hazırlamak durumunda olan işletmeler söz konusu 38 standarttan kendi işlemleriyle ilgili olan hepsine uymak zorundalar. Bu standartlar mali tabloların hazırlanmasına ilişkin aktif, pasif, özkaynaklar, gelir-gider kalemleri gibi bazı tanımlamaları yapmakta, işlemlerin mali tablolara yansıtılmasında ve değerlenmesinde izlenecek yöntemleri açıklamaktadır. Böylece karşılaştırılabilir, objektif ve okuyucu için gerekli bilgilerin açıklandığı şeffaf mali tabloların hazırlanması amaçlanmaktadır.
Gelişen ekonomik şartlar yeni finansman ürünlerinin doğmasına neden olduğu gibi standartlarda da buna paralel değişiklikler olmasını zorunlu kılmıştır. Örneğin, opsiyonlar (option), vadeli işlemler (forward, future) veya riskten korunma amaçlı ürünler (hedge) giderek yaygınlaşmaya başlayınca bunların mali tablolara yansıtılması bir sorun haline gelmiş ve konuda uygulama birliğini sağlamak üzere 39 numaralı UMS yayınlanmıştır. Bir başka örnek şirket yöneticilerine hisse değerine bağlı prim verilmesi, veya belli bir hizmet süresi sonunda hisse verilmesi gibi uygulamaların yaygınlaşması UFRS 2 – Hisse Bazlı Ödeme Standardı'nın yayınlanmasına yol açmıştır. Bunun gibi örnekler çoğaltılabilir, ancak standardın bir kez yayınlamış olması da sorunun tamamen çözüldüğü anlamına gelmiyor. Ürünlerin kulanım alanı ve şekli değiştikçe, veya standardın uygulamasında birtakım sorunlar çıktıkça söz konusu standartlarda da bazı güncellemeler yapılması zorunlu hale geliyor. Bu bağlamda 1 Ocak 2005 yılından geçerli olmak üzere UFRS'de önemli sayılabilecek birçok değişiklik meydana gelmiştir.
Olaya Türkiye cephesinden bakıldığında ise UFRS'ye uyum sağlamak amacıyla atılmış ve atılmakta olan birçok adım olduğunu görüyoruz. SPK halka açık şirketleri kamuya açıklayacakları mali tablolarını Seri:XI No:25 tebliğine göre veya UFRS'ye göre hazırlamaları konusunda serbest bırakmıştır. Aslında XI/25 UFRS'nin bir çevirisi niteliğindedir, ancak 1 Ocak 2005 yılından geçerli olan güncellemeler XI/25 tebliğine henüz yansıtılmamış durumdadır. Bu yüzden SPK halka açık şirketlerin UFRS mali tablolarını da ilan edebileceklerini ancak, şekil şartı olarak SPK tarafından yayınlanan mali tablo ve dipnot formatına uymaları gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca 2005 yılı enflasyon düzeltmesine ilişkin uygulamalarda da UFRS ve SPK arasında farlılıklar olduğu görülmektedir. Diğer taraftan XI/25 tebliğinin en kısa zamanda UFRS ile tam uyumlu olacak şekilde güncellenmesi beklenmektedir. Aynı uyum çalışmalarının BDDK tarafından Muhasebe Uygulama Yönetmeliği için sürdürüldüğü de bilinmektedir.
Ancak, bunlar sadece SPK ve BDDK mevzuatlarına tabi kuruluşları ilgilendiren düzenlemeler. Türkiye'de faaliyet gösteren tüm şirketleri ilgilendiren bir düzenleme ise taslak Türk Ticaret Kanunu (TTK) ile gündemde yer almakta. Taslak TTK'nın 69. maddesi yıl sonu mali tablolarının Türkiye Muhasebe Standartlarına uygun olarak düzenlenmesi gerektiğini belirtmektedir. Türkiye Muhasebe Standartları (TMS) ise Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK) tarafından UFRS'lerin çevirisi olarak hazırlanmakta ve tamamlandıkça yayınlanmaktadır. Bugün itibariyle 18 standart yayınlanmış, 8 standart ise taslak olarak görüşe sunulmuştur. TMSK söz konusu standartların UFRS ile tam uyumlu bir şekilde tamamlanması için yoğun bir çalışma içinde bulunmaktadır.
Dolayısıyla, taslak TTK yürürlüğe girerse, yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde Türkiye'de faaliyet gösteren tüm kuruluşların mali tablolarını TMS'ye yani bir diğer değişle UFRS'ye uygun olarak hazırlaması gerekecek. Bu durumda muhasebe ve raporlama ile uğraşan kişilerin kendilerini geliştirmek üzere bir an önce çalışmaya başlamaları gerekmektedir. Zira UFRS / TMS standartları ile halihazırda uygulanan muhasebe prensipleri arasında ciddi birtakım farklar bulunmaktadır ve istenilen şekilde raporlama yapabilmek için belli konularda ön çalışma yapılması ve işletmelerin altyapılarının buna uygun hale getirilmesi kaçınılmaz olacaktır.
Bugüne kadar uluslararası arenada kullanmak üzere (yabancı ortaklarına, uluslararası finans kuruluşlarına, potansiyel ortaklara ve yatırımcılara sunmak için) UFRS mali tablo hazırlama alışkanlıkları olan şirketler için TMS'lerin tamamlanması ve TTK ile uygulama zorunluluğunun getirilmesi aslında bir zorluktan daha ziyade kolaylık olacaktır. Böylece şirketler farklı farklı (vergi, SPK, BDDK, UFRS gibi) mali tablo hazırlamak yükünden kurtulmuş olacaklar. Ancak söz konusu standartlar sadece vergi kanunlarına ve tek düzen hesap planına uygun mali tablo hazırlamaya alışmış küçük ve orta ölçekli işletmeler için oldukça ağır bir yük getirecektir. Ancak diğer taraftan gerek Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde yapılması gereken reformlar, gerekse global iş dünyasıyla aynı dili konuşabilmek ve böylece dünyaya açılabilmek için de bunun kaçınılmaz bir adım olduğunu görmemek mümkün değil.
Bu sıkıntı doğal olarak sadece Türk şirketleri için geçerli değil. Avrupa Birliği bünyesinde de benzer sıkıntılar dile getirilmeye başlandığı için küçük ve orta ölçekli işletmeler için çok karmaşık işlemleri gerektiren bazı standartlarda basitleştirmeler yapılması veya bazı istisnalar getirilmesi gündemdedir. Bu konuya ilişkin çalışmalar sürdürülmekte, ancak 1 Ocak 2007 tarihine kadar net bir sonucun ortaya çıkması da biraz zor görünmektedir. Taslak TTK'nın 88. maddesi de değişik ölçütteki işletmeler ve sektörler için UFRS tarafından farklı düzenlemelere izin verildiği hallerde TMSK tarafından özel ve istisnai standartların konulup uygulanabileceği belirtilmektedir. UFRS'de bir düzenleme yapılmadan Türkiye'deki küçük ve orta ölçekli işletmeler için bazı istisnalar tanınır mı, bunu zaman gösterecek.
"Dünya Gazetesi"