Ekonomik ve siyasi araçlarıyla…
Ulus-devletler, günümüzde yalnızca ABD'nin değil AB'nin de hedefinde bulunuyor. AB de, kendi çıkarlarını korumak amacıyla devletleri sınıflandırıyor ve çeşitli araçlarla etkinliğini artırmaya çalışıyor.
ABD stratejilerinden alışkın olunan 'kırılgan devlet' kategorisine son olarak Türkiye de alındı. Bu kapsamda medya, sivil toplum örgütleri için AB kaynak ve personel ayırıyor. AB'nin 'havuç-sopa' yaklaşımı sürekli bağımlılığı öngörüyor.
21. Yüzyıl, müdahalelerin kapsam ve yöntem değiştirdiği bir hegemonya düzeni içinde evrilmektedir. Dünya, ulus-devletler topluluğundan ağlar topluluğuna doğru gitmektedir(1). Bu sadece küresel ekonominin getirdiği bilgisayarlar, yatırımcılar ve şirketler ağı değil; ulus-devlet ile halk arasına gizlice örülen vakıf-araştırma merkezi-sivil toplum örgütü vb. yapılanmaların sözde demokrasi adına ancak, ulus-devlet egemenliği aleyhine ittifakları ile ilgilidir. Artık iç ve dış müdahaleler ağ stratejisi ile ulus-devlet yapılarının etki ve kontrol altına alınmasını hedeflemektedir. Bu ağ, hegemon güçlerin diğer ülkelerde ulus-devlet egemenliğini istismar etmek, etkilemek, yıkmak, sınırlamak için kendilerine hizmet edecek maniple sivil toplum örgütleri, vakıflar vb. kurumlar ve etki ajanlarını ihtiva eden bir yapılanmadır.
MODERNVEPOSTMODERNJEOPOLİTİK
ABD bir yandan modern jeopolitika kapsamında devlet aktörlü dünya düzeninde askeri üstünlüğü ile hegemonya kurgusunu sürdürürken diğer yandan AB ile Post-modern jeopolitika kapsamında işbirliği yapmaktadır (Şekil 1). Postmodern jeopolitika, ulusötesi dinamikleri de içerecek şekilde devletten sivil topluma kayarak ve ekonomik küreselleşmeyi kullanarak insan hakları ve küresel demokrasi dayanakları üzerine bir post modern dünya düzeni inşa etmeyi hedeflemektedir(2). Post-modern anlayışın ekonomik güvenlik fonksiyonu; küreselleşme ile birlikte, ulus-devletlerin güçlü merkez sermayeler yörüngesinde ve denetiminde ufak adacıklar halinde sömürü merkezleri haline getirilmesi, dünya kaynaklarının paylaşılmasında, merkezin beslenmesine yönelik olarak ve merkezin hakimiyetine uygun bir dünya sistemi ortaya çıkarma riski taşımaktadır(3).
Yeni hegemonyayı temsil eden uluslararası sermaye sadece liberalizm karşıtlarına değil, ulusalcılara da karşıdır. Yapısı gereği uluslararasıcı olan yeni hegemonya düzeni hem ekonomik hem de siyasal ve toplumsal uluslararası "düzenleyici" kurumlardan yanadır. Sistemin temeli; küçük devletlerin bir arada tutulması ve yönlendirilmesi için sözde post-modern birer kavram gibi sunulan karşılıklı bağımlılık ve paylaşım anlayışı içerisinde ülkelerin iç yapılarının geçirgen hale getirilmesi, diğer yandan bu ülkelerin dış politikaları ulusaşan organizasyonlar aracılığıyla ipoteğe alınarak ağın tamamlanmasıdır. Hegemonyanın ekonomik modeli olan 'serbest piyasa ekonomisi' kendi siyasal düzenlemelerini de beraberinde getirmektedir. Bu değişimin merkezinde 'devlet' olma anlayışında yaşanacak değişimler yer almaktadır.
Barış ortamı savunma harcamalarını asgariye indirecek, uluslararası barış 'kontrol altında tutmak' (containment) ve 'caydırıcılık' gibi saldırgan olmayan daha ucuz yumuşak güç yöntemleri ile korunacaktır. Bütün bu gelişmeler, yavaş yavaş devletlerin içinde merkezi yer tutan askeri bürokrasinin önemini azaltacaktır. Piyasa ekonomisi kendi kendini düzenleyeceği için devletin ekonomideki rolü asgariye inecek; bu da sivil bürokrasinin merkezi önemini azaltacaktır. Ayrıca yeni hegemonyanın önerdiği toplumsal model 'orta sınıfın' var olması ve mümkünse genişlemesi üzerine kurulu olduğundan, 'demokrasi' yaygınlaştırılacak ve böylece devlete hakim (bürokrasi gibi) odakların gücü erozyona uğrayacaktır.
ABVEDEMOKRASİYİYAYMA
Demokrasi geliştirme tüm AB politikalarının en geniş konsepti ve temelidir. AB doğrudan demokrasi inşası faaliyetlerine girişmektedir(4). Bunun en görünen yüzü ise çeşitli ülkelerdeki seçimlere destek olunması ve izlenmesidir. Ancak 1990'ların sonuna doğru AB'nin diğer ülkelerde demokrasi geliştirme vasıtaları geliştirilmiştir. AB, seçilen ülkelerin demokratik reformlar yapması için ortaklık, ikna ve yerel sahiplenme yöntemlerinden birini kullanmaktadır. Demokrasi projeleri için EIDHR(5) inisiyatifi kapsamında özel bir bütçe bulunmaktadır(6). Sivil toplum örgütleri ve bağımsız medyanın desteklenmesi için hemen her mali kaynak kullanılmaktadır.
Demokrasi geliştirme projeleri strateji ve kurumsal araçlar bakımından ABD'ninkilerden farklılıklar taşımaktadır. Projelerin bir kısmı AB'nin genişleme stratejisi içerisinde, bir kısmı ise daha çok lider konumdaki ülkelerin kendine vazife edindiği bir dış politika stratejisi olarak ele alınmaktadır. Demokratikleşmeyi birinci öncelik olarak belirleyen AB'nin resmi komşuluk politikası (ENP) (7), bunu bir dış politika olarak gören veya giriş süreci stratejisi olarak kabul eden çeşitli (daha çok Eski Sovyetler Birliği'ne komşu) ülkelere AB yumuşak gücü (sopa ve havuç) yöntemiyle istenen baskıların yapılabilmesi için çerçeve oluşturmaktadır. Söz konusu baskılar uzun dönemdeki hedefi AB'ye üyelik olan Batı Balkan ülkelerine İstikrar ve İşbirliği Anlaşması Süreci (SAP) (8), Akdeniz ülkelerine ise Akdeniz Diyalogu (EMP) ya da diğer adı ile Barselona Süreci yolu ile uygulanmaktadır.
ABMÜDAHALEMEKANİZMASI
Ülkelerle siyasi diyalogun sürdürülerek krizlerin kontrol altında tutulması öncelikli stratejidir. AB'nin siyasi nüfuz araçlarının başında AB Özel Temsilcileri (EUSRs), özel haberciler, üçlü misyonlar, bakanlık toplantıları gelmektedir. Siyasi mesajlar gayri resmi olarak veya deklarasyonlar, müşterek faaliyet ve ortak pozisyon başlığı ile yayınlanmaktadır. Yöntem; hedef ülkenin durumuna, AB'nin 120 ülkede bulunan delegasyonu metot seçimlerini kolaylaştırır. Kurulan istişare sistemi sürecinde özel temsilciler ve raporların neden olabileceği AB ile ilişkilerde her an bir donma veya duraklama söz konusudur.
AB Konseyi için erken ikaz amaçlı bir izleme listesi de hazırlanmıştır. Her altı ayda bir sadece Konsey'e sunulan 'Özel' gizlilik dereceli dokümanlar ile durum gözden geçirilir. AB Komisyonu Ülke Çatışma Değerlendirmeleri (CCAs) (9) ise açık ve detaylı dokümanlar olarak AB ortak üyelerinin çoğunu ve delegasyonlarını bilgilendirir. CCA, Konsey'in yıllık ülke izleme listesi ile ilişkilendirilir ve gerek AB Görev Başkanları gerek ülkelerdeki görevli saha aktörleri ve gerekse diğer uluslararası kuruluşlar için ilgili ülke hakkında bir izleme ve haber toplama planı oluşturur.
Konsey Bölgesel Çalışma Grupları, Komisyon'dan aldığı bilgiler ile AB politika vasıtalarının (diplomatik, ekonomik, ticaret) en iyi nasıl kullanılacağını değerlendirir. AB, bölgesel özel temsilciler atayarak siyasi diyalog için zemin oluşturulması yanında bölgesel çerçeve anlaşmalarının diğer aktörlerle birlikte uygulanmasını kolaylaştırmaktadır. Bu kapsamda devlet dışı aktörlerin bölgeye ve kırılgan ülkelere nüfuz etmesi için alternatif giriş noktaları seçilmektedir. EIHDR ve Hızlı Reaksiyon Mekanizması (RRM) (10) yeni sivil toplum, demokrasi, insan hakları ve çatışmayı önleme projelerine fon sağlamaktadır (Şekil 2). AB Delegasyonları içindeki Sivil Toplum Koordinatörleri (SCOs) (11); atölye çalışmaları, STK ve iş dünyasına kaynak sağlayarak yerel sivil toplum ve iş dünyası arasında kurulan ağları geliştirir. AB ile ilgili ülke arasındaki tüm bilgiler SCO ile paylaşılır ve bilgi akışına göre stratejiler gözden geçirilir.
Bir ülkeye askeri müdahale zamanının gelmesi demek AB stratejisinin kırılgan ülkeye uygulanması için AB kriz yönetim sisteminin devreye girmesi demektir. İşin kitabına uydurulması için önce 'gerçeği tespit ve izleme görevleri (fact-finding and monitoring missions)' düzenlenir. Kriz gene ülkenin kendi halkı aracılığıyla çözüleceğinden irtibat ofisleri oluşturulur. CIVCOM(12), STK uzmanları ile toplanırken sivil toplum örgütlerinin katkısı ile senaryolar görüşülür. Askeri ve sivil aktörlerin koordineli ve çok fonksiyonlu paketler dahilinde kullanılması için müşterek stratejik planlama ve görevlerin tespiti Sivil-Askeri Planlama Hücresi (CMPC) (13) tarafından disiplinler arası uzmanlar bir araya getirilerek yerine getirilir.
ABVEKIRILGANDEVLETLER
Avrupa Güvenlik Stratejisi (ESS) (14) 'devlet başarısızlığı'nı beş temel tehditten biri saymakta ve bu tür potansiyele sahip devletlere 'kırılgan devlet' adı vermektedir. Bu tehditlere karşılık olarak ESS şu şekilde ifade edilmektedir; "diplomatik, politik ve askeri vasıtaların tamamının uyumlu ve etkili bir şekilde kullanılması". Kırılgan devlet; halkının çoğunluğu için güvenlik, yönetim ve kamu hizmetleri gibi temel fonksiyonlarını yerine getiremeyen devlet olarak, tanımlanmaktadır. AB'ye göre kırılgan devletler 'iyi yönetilen devletler'e dönüştürülecektir(15). AB, kırılgan devletlerde demokratikleştirme ve stratejik barış yapma görevleri arasında tercih yapacaktır.
AB'nin kırılgan ülkelerde demokrasi inşası Bosna, Kosova, Cezayir ve Gazze, Nijerya, Uganda, Sierra Leone, Nepal, Afganistan ve Gürcistan gibi ülkelerde test edilmiştir. 2004 yılında EIHDR sadece kırılgan devletler için 124 milyon Avro bütçe almıştır. EIHDR programı 2002-2004 döneminde 29 olan kırılgan ülke miktarını daha sonra 32'ye çıkarmıştır. Bu ülkeler arasında Endonezya, Kamboçya, Meksika, Bosna, Türkiye, Rusya, Cezayir, Sudan, Kongo, Kolombiya gibi ülkeler bulunmaktadır(16). 2005-2006'da ise listedeki dönüştürülecek, kırılgan ülke sayısı 68'e ulaşmış olup, çoğu Ortadoğu ve Orta Asya ülkesidir.
EKONOMİKMÜDAHALE
Kırılgan ülkelere müdahalenin ekonomik boyutu kalkınma konseptinin uygulanmasıdır. ECHO(17), insani yardım ve fon desteği kapsamlı politikaların uygulanmasında önemli bir organdır. Kırılgan bir ülkenin ortalama ekonomik maliyeti 100 milyar dolardır. Kalkınma projelerinin AB içindeki adresleri kalkınma, dış ilişkiler ve ticaret (DG Dev, DG Relex, DG Trade) direktör yardımcılarıdır. Kalkınma projelerinin geliştirilmesinde ODA(18) gibi NGO'lar da kullanılmaktadır. Ekonomi stratejisinin temelini de iyi performans karşılığı kalkınma yardımı oluşturmaktadır. Bunun için ülke strateji kağıdındaki kontrol listelerinden ve analizlerden istifade edilmektedir. Dünya Bankası yardım edecek ülkeler ile ilgili düzenlemeleri yerine getirmekte ise de verici ülke olmadığında EDF(19) fonundan istifade edilmektedir.
AB'nin müdahaleleri genellikle 'havuç ve sopa' stratejisini öngördüğünden siyasi ve ekonomik vasıtaların karışımı ile uygulanır. Eğer havuçlar işe yaramaz ise AB'nin demokratik ve insani yüzü bir anda değişerek ekonomik yardımların iptali, siyasi izolasyon gibi yumuşak yaptırımlardan askeri müdahaleye kadar varan zorlayıcı yöntemler devreye girer. Havuçlar ise Avrupa Ortaklığı veya Cotonou gibi anlaşmalar kullanılarak ülkelerin iyi yönetişim ve insan hakları adı altındaki AB isteklerini kabul etmesi ve bunun karşılığında AB'nin yardım ve ticaretinin artmasıdır. Ancak AB istekleri yap-kurtul cinsinden olmayıp sürekli iyileştirmeyi gerektirdiğinden ve üye ülkelerin müştereken anlaştığı ekonomik, sosyal ve siyasi performans kriterlerine dayandığından AB ortağı olarak kabul edilmek zor iştir.
Dipnotlar:
1- John NAISBITT: Megatrendler Asya, Altın Kitaplar, Çev. U. KAPLAN, (İstanbul, 1997), 31.
2- Richard FALK. Dünya Düzeni Nereye: Amerikan Emperyal Jeopolitikası, Metis Yayınları, (2005, İstanbul), 44.
3- Thomas P.M. BARNETT: Pentagon'un Yeni Haritası, 21 nci Yüzyılda Savaş ve Barış, Çev Cem KÜÇÜK, 1001 Kitap Yayınları, (İstanbul, 2005), 7-8.
4- Malcolm CHALMERS: "Rescuing the State: Europe's Next Challenge", British Council, European Commission, Foreign Policy Centre, (2005).
5- EIDHR: The European Initative for Democracy and Human Rights.
6- Centre For Eurupean Policy Studies: The Reluctant Debutante, The European Union as Promoter of Democracy in its Neighbourhood, CPS Working Document No.223, (Brusselles, July 2005), 3.
7- ENP: European Neighborhood Policy.
8- SAP: The Stabilization and Association Agreement Process
9- CCAs: Commission's Country Conflict Assessments.
10- RRM: Rapid Reaction Mechanism.
11- SCOs: Civil Society Co-ordinators in EU Delegations.
12- CIVCOM: The Committee for the Civilian Aspects of Crisis Management.
13- CMPC: Civil-Military Planning Cell.
14- ESS: European Security Strategy.
15- DFID: Why We Need to Work More Effectively in Fragile States, (January 2005), http://www.dfid.gov.uk/pubs/files/fragilestatespaper.pdf Prime Minister's Strategy Unit, UK Cabinet Office:
16- Saferworld-International Alert: Developing an EU Strategy to Address Fragile States: Priorities for the UK Presidency of the EU in 2005, (June 2005), 36.
17- ECHO: Directorate General for Humanitarian Aid.
18- ODA: (İngiliz) Overseas Development Agency.
19- EDF: European Development Fund.
Yrd. Doç. Dr. Sait YILMAZ
Beykent Üniversitesi Öğretim Üyesi
Kaynak: Cumhuriyet