Serbülent Bayrak
Referans Gazetesi Yazarı
5520 Sayılı yeni KVK ile, 2006 başından itibaren elde edilecek tüm kurum kazançları, 2005’e göre on puanlık bir indirimle, yüzde 20 oranı üzerinden vergilendirilecek. Bu vergi türünde yapılan oran indirimine paralel olarak, Kurumlar Vergisi mükellefleri, Gelir Vergisi mükelleflerine göre oransal bakımdan daha avantajlı hale gelmiş bulunuyor.
Çünkü, Gelir Vergisi mükellefleri kazanç ve iratları için yüzde 15’ten başlayarak yüzde 35’e kadar çıkan artan oranlı bir tarifede vergilendirilirken, Kurumlar Vergisi mükellefleri kurum kazançları için yüzde 20 oranında vergi ödeyecekler.
Tabi avantaj değerlendirmesinde, Gelir Vergisi mükellefinin vergiye tabi kazancının tutarı önemli. 2006 takvim yılı Gelir Vergisi tarifesinde yer alan tutar ve oranları esas aldığımızda sihirli rakam 23.000 YTL. Yani, bir gerçek kişi 2006 yılında bu tutarı aşan bir kazanç elde ettiğinde, aynı miktarda kazanç elde eden bir kuruma göre daha fazla vergi ödeyecek.
Uzun lafın kısası, şirketleşmek şu an için cazip ve bu fiili durum sonrasında, ferdi işletmesi olan Gelir Vergisi mükelleflerince şirketleşme tercih edilip, Kurumlar Vergisi mükellefi olmak istenebilir. Ancak bunun için öncelikle en az bir ortak bulunması gerekiyor. Çünkü şirket, ortaklık anlamına geliyor ve limited şirketlerde en az iki, anonim şirketlerde ise en az beş ortağın bulunması zorunlu.
Vergisel Kolaylıklar Var
Ferdi işletmeleri nedeniyle GV mükellefi olanların, KV mükellefi olmak istemeleri halinde, vergi kanunlarımızda bir takım kolaylıklar bulunuyor. Bununla beraber, bu noktada şöyle bir soru da akla takılabilir: “İşletmemi şirkete dönüştürdüğümde neden vergi söz konusu oluyor?” Bu soruya şöyle cevap verelim. Normal şartlarda, GVK uyarınca bir işletmenin faaliyetinin durdurulması ve elden çıkarılması halinde ya da ortaklık haklarının veya hisselerinin elden çıkarılması halinde elde edilen kazanç değer artış kazancı sayılıyor ve vergilendirilmesi gerekiyor. Bu kazanç nedeniyle vergilendirilecek tutar ise, elden çıkarılan mal ve hakların satış bedelinden, işletmeye dahil kıymetlerin maliyet bedeli ile varsa satış dolayısıyla yapılan ve satıcıya ait olan giderlerin indirilmesi suretiyle hesaplanıyor.
Ancak, GVK uyarınca; “bilanço esasında defter tutan ferdi bir işletmenin bilançosunun bir sermaye şirketine aktif ve pasifiyle bütün halinde devrolunması, devir alan şirketin bilançosuna aynen geçirilmesi ve devredilen ferdi işletmenin sahip veya sahiplerinin şirketten, devir bilançosuna göre hesaplanan öz sermayesi tutarında ortaklık payı alması ve bu ortaklık payını temsil eden hisse senetlerinin de nama yazılı olması” halinde ortaya çıkacak değer artışı için vergi hesaplanmıyor. Kurumsallaşmayı teşvik eder nitelikteki bu vergisel kolaylık, bilanço esasında defter tutan ferdi işletmelere verilmiş olmakla birlikte, şayet işletme hesabı esasında defter tutuluyorsa, ihtiyari olarak bilanço esasında defter tutmak mümkün olduğundan, devri gerçekleştirmeden önce, bu seçimlik hak kullanılarak bilanço esasına geçilebilir ve bundan sonra devir gerçekleştirilebilir diye düşünüyorum. Devrolunacak sermaye şirketi, yeni kurulacak bir şirket de olabilir, hali hazırda faaliyetine devam etmekte olan bir şirket de.
Üstelik yalnızca Gelir Vergisi değil, yukarıda belirttiğim şartlarla gerçekleşecek devir işlemlerinde KDV’de hesaplanmıyor. Vergi kolaylığı bununla da sınırlı değil. Devir nedeniyle intikal edecek taşıtlar için Taşıt Alım Vergisi de ödenmiyor. (1318 s.k. Md.3-d)
Aynı hak, aynı vergiler ve aynı şartlarla kollektif ve adi komandit şirketler için de geçerli. Yani, kollektif ve adi komandit şirketlerin de, yukarıda sıraladığımız şartlarla, tür değiştirmek suretiyle vergisiz bir biçimde sermaye şirketine dönüşebilmeleri mümkün bulunuyor. Ancak, bir fark olarak, kollektif ve adi komandit şirketlerin şekil değiştirerek anonim şirkete dönüşmeleri halinde şekil değiştiren kollektif ve adi komandit şirket ortaklarının anonim şirketteki ortaklık payını gösteren hisse senetleri nama yazılı olmalıdır.
Dikkat Edilmesi Gerekli
Sonuç olarak, GV mükellefleri için yukarıda belirttiğimiz şartlarla devir ya da tür değiştirmek suretiyle sermaye şirketi haline gelmek ve KV mükellefi olmak mümkün. Devir ve tür değiştirme işlemlerine ilişkin olarak yukarıda belirttiğimiz vergisel kolaylık ve aranan şartlar her ne kadar basit gibi görünüyorsa da, özellik taşıyan bir çok durum da söz konusu olabiliyor. Değer tespiti için mahkemeye başvurulması; ortaya çıkacak değerleme farklarının, ortak şahsi borçlarının ve kanunen kabul edilmeyen giderlerin durumu v.s, tüm bunlar bir takım teknik detayı ve hesaplamaları da beraberinde getirebiliyor.
Belirtilmesi gereken son bir husus da, faaliyetin sona erdirilmesi konusu. Kısa vadede sonuçlandırılabilecek faaliyetler için gelir vergisi mükellefiyetinin daha zahmetsiz olduğunu söylemeliyim. Zira kurumların faaliyeti, KVK uyarınca tasfiye ile sona erdirilmekte, bu da bir takım resmi ve uzun prosedürün yürütülmesini gerektirebiliyor
Kaynak : Referans Gazetesi