Bir iş ortamında konuşamadıysanız, başka nasıl iletişim kurabilirsiniz? Bunun yanıtı büyük olasılıkla “yazı” ile’dir. Peki, yazma ile konuşma arasındaki fark nedir?
En büyük fark konuşmacıların dinleyicileri görebilmeleridir. Yazarken sizi göremem, ama bu bölümü okumaya devam mı ediyorsunuz, yoksa bunu atlayıp sonraki bölümlere mi geçtiniz merak ederim. Konuşmacılar dinleyicilerini görebildikleri için onlara tepki verebilirler. Okuduğunuz bir şeye katılmadığınızda ben size tepki veremem. Sizi ikna etmek için birkaç örnek daha sunamam, başka savunular geliştiremem.
Okuyucular yazarın mesajını kendi hızlarına sadık kalarak özümseme serbestisine sahip olsalar, karmaşık bölümleri bir kere daha okuyabilseler bile, yazarın kelimeleri okuyucunun gereksinimini karşılayacak şekilde değiştirilemez… Oysa· konuşmacı farklı dinleyiciler karşısında mesajını değiştirme ve çeşitlendirme esnekliğine sahiptir. Karmaşık fikirler başka sözcükler ya da. deyişler kullanılarak yeniden açıklanabilir. Bir önerinin avantajları ya da dezavantajları çeşitli örneklerle tekrarlanabilir; konuşmacının tezi dinleyicinin deneyimleri ile desteklenebilir.
Oysa yazdığınız not yanlış anlaşılabilir; satış mektubunuz çöp sepetine gidebilir; raporunuzdaki tavsiyeler, görmezden gelinebilir. Ama aynı mesajı yüz yüze verirseniz, anlaşıldığını, değerlendirildiğini, kullanıldığını daha iyi anlayabilirsiniz.
Kaynak: Cristina Stuart’ın "Başarıya Giden Yolda Etkili Konuşma Yöntemleri" kitabı