Faruk Saraç ülkemizdeki erkek giyiminin öncü isimleri arasında yer alıyor. Türkiye'nin ünlü erkekleri renkli giyinmeyi onunla sevdiler. Kırmızı, mor, yeşil gibi canlı renklere onunla alıştılar. Urfalı erkeklerin arasından çıkıp Türk sosyetesinin erkeklerini giydirdi, pek çok ilke imza attı. İş kadınlarına hitap eden seçkin bir kaliteyi sunan Zenana markasıyla kadınların da gönüllerini fethetti.
Tarihten bugünümüze modayı taşıyan Sarı Zeybek ve Padişahın Esvabı koleksiyonları büyük ses getirdi. Geçmişten Günümüze Polis, Milenyum Polisi, Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Mehteran koleksiyonları da yine çok yankı getiren özel koleksiyonları arasında yer aldı.
Tam bir Atatürk hayranı
Tam bir Atatürk hayranı olan Faruk Saraç'ın özel koleksiyonları arasında Ulu Önder'e olan hayranlığını aktaran Sarı Zeybek koleksiyonu ayrı bir yer tutuyor. Sarı Zeybek koleksiyonu için titiz ve ayrıntılı bir çalışma yaptıklarını söyleyen Saraç, arşiv çalışmasının ardından Anıtkabir ziyaretiyle orijinal kıyafetlere 400'ü aşkın Atatürk kıyafeti üzerinden kumaş ve model incelemeleri yapıldığını söylüyor.
Kendi deyişiyle "hayal bile edemeyeceği" noktalara gelmesi herkese örnek olacak derslerle dolu tam bir başarı öyküsü. Faruk Saraç kebapçısı ve türkücüsüyle meşhur Urfa'da doğar, büyür. Marmara Üniversitesi İngilizce Dili ve Eğitimi Bölümü'nü kazandığı için İstanbul'a taşınır. Bir yandan üniversitede okurken diğer yandan Osmanbey'de tekstil işi yapan amcasının dükkanına gidip gelir. "Ben tam bir alaylıyım. Üç yıl boyunca kumaş deposunda yaşadım. İyi bir kumaşa dokununca hissettiğim hazzı başka hiçbir şeyde bulamadım. Bence top olmadan futbol oynanmaz, kumaşı tanımayan tasarımcı olmaz" diyor o günleri anlatırken.
Hayatını değiştiren karar
Okul bittikten sonra Kadıköy'de butik açar. Hem kendi tasarımlarını hem de Osmanbey piyasasından topladıklarını satmaya başlar. Bir süre sonra da hayatını değiştirecek karara ulaşacaktır.
Mezuniyet töreni için annesiyle birlikte takım elbise bakan bir erkek çocuğunun kararsızlığı ona marka olma kararı verdirecektir. Çünkü onun takım elbiselerini ikisi de çok beğenmiş ama çocuğun ille de marka isteği yüzünden kararsızlık yaşamışlardır. Sonuçta anne-oğul "kumaşından kalıbına tasarımına kadar her şeyini çok beğendikleri" takımı onun butiğinden alıp çıkarlar. Faruk Saraç'a da marka olma kararı verdirterek, takvimler 1987 senesini göstermektedir.
O günden sonra butiğinde kendi tasarımı olmayan ne varsa hepsini koliler ve Osmanbey'e gidip aldığı yerlere iade eder. O günden sonra yalnızca Faruk Saraç etiketli kıyafetler satar. Ve de en iyi bildiğini, kendisi de erkek olduğu için erkek modasında uzmanlaşmayı seçer.
"Marka olmaya karar verdikten sonra nasıl bir yol izlediniz?" sorusuna ise şu cevabı veriyor: "24 saatin 18 saatini işiyle yaşayan biriyim. Bu kadar çok çalışınca başarılı olmamak mümkün değil. İşimi namusum diyecek kadar çok seviyorum."
Faruk Saraç'a göre "erkek erkek gibi kalmalı". Ona göre farkı yaratıcılığa bakış açısı değil. Erkeklere nasıl yaklaştığı. Unisex eğilimlere kesinlikle karşı. O kendine güvenen, erkek olmaktan gurur duyan erkekler için koleksiyonlar yapıyor. Ve buradan onlar için şu çağrıyı yapıyor: "Moda sadece ne giydiğiniz değil nasıl giyindiğinizdir. Kendine güvenen bir erkeğin giydiği her kıyafet yakışır."
Erkek giyiminde nelere dikkat etmeli sorusuna ise şu cevabı veriyor: "Erkek uzun boyluysa belirgin çizgi kullanması lazım. Boyu uzun olan kişinin pantolonunun paçası duble olmalı ki bacak boyu daha kısa dursun. Kısa boylu ise duble paçadan uzak durmalı. Gömlekte ise yüzü sivri olan kişi yarı İtalyan klasik yakayı, yuvarlak yüzlüler ise sivri yakalı gömlekleri tercih etmeliler. Şişman bir insanın ise kesinlikle üç düğmeli ceketlerden uzak durması lazım. Onun yerine kruvazeyi veya iki düğmeyi tercih edebilir. Bunların yanı sıra kesinlikle pantolonları ile aynı tonda çorapları tercih etmeliler ve kravatlarının boyunu kemer boyları ile eşitlemeliler."
Kaynak: Dunya Gazetesi – Aylin SARAÇOĞLU