Günümüzün rekabet ortamında, tüketiciler yalnızca ürünü/hizmeti değil ürünün/hizmetin ve bunun arkasında markanın yarattığı değeri satın alıyor. Markaya değer katmak ise yalnızca kaliteli ürün/hizmet ile değil, markanın söyledikleriyle, anlattıklarıyla da ilgili.
Firmalar, doğru iletişim stratejisi ve diliyle bir marka ruhu yaratmalıdır, tıpkı bir insan gibi. Markanın ruhu olmalıdır ki, hedef kitle aldığı ürün ya da hizmetle kendisini özdeşleştirsin, bir sevgi bağı kursun ve o markayı kendisi için vazgeçilmez kılsın…
Bunun için de yalnızca reklam yetmiyor. Aynı zamanda da markanızın ‘sosyal sorumluluğunu’ kanıtlamalısınız. Eskiden yalnızca sivil toplum örgütlerinin görevi olarak görülen insanlara/ halka karşı sorumluluk ve toplumsal sorunlar için çözüm geliştirme, artık kar amaçlı işletmelerin de dikkat etmesi ve önem vermesi gerekenler arasında yer alıyor.
Peki sosyal sorumluluk iletişimle nasıl ilişkilendiriliyor ya da ilişkilendirilebilir? Öncelikle gündemi iyi takip etmeli, hangi noktalarda zayıflıklar olduğunu tespit etmeli ve bu boşlukları doldurmayı hedeflemelisiniz. Ancak kararı yalnız başınıza vermemelisiniz; yöneticiler, iletişimciler, hukuk danışmanları ve bu konuda çalışacak ekibin bir araya gelmesi gerek.
Kurulan ekip konu hakkında detaylı bir fizibilite çalışması yapmalı ki gerçekten nasıl bir çözüm üretebileceği yönünde kalıcı verilere sahip olunsun. Detaylı ve çözüm üretici bir sonuca ulaşamazsanız, ‘sözde sosyal sorumluluk çalışması yapmış olmak’ için gereksiz bir maliyete girmiş olursunuz. Toplumsal konuları iyi tartmalısınız. Üstelik fayda sağlamak için eksik ya da yanlış bir hamle yaptığınızda zarar görebilirsiniz.Çözülemeyen bir toplumsal konu hakkında faydalı bir çözüm üretirseniz, zaten bu konuya odaklanmış olan kamuoyunun takdirini kazanırsınız. Bir marka toplum için ürettiği çözümlerle hedef kitlesinin gözünde değer kazanır, öncelikli olarak tercih edilir.^
Kaynak: Yaratım İçerik İletişim