Kuruluş Şekilleri
Etrafımıza şöyle bir soru sorduğumuzda; "Hayatımın en önemli unsurları nelerdir?". Verilecek cevapların çoğunluğu; "Ailemiz ve işimiz". olur.
Gerçekten iş olmaz ise, bir aile kurma düşüncesi çok geri planda kalır. Aynı şekilde, aile olmaz ise iş kurma geliştirme fikri ağır basmaz.
Diğer ülkelerde olduğu gibi iş, ilk önce aile bireylerinin birisi tarafından kurulur, geliştirilir ve daha sonra şirketleşmeye geçilir. Kurulan bu şirketlere de aile şirketi demekteyiz. Tüm aile şirketleri kurulduğu ülkenin ekonomisinin lokomotifidir.
Aile şirketlerinin kuruluş şekilleri;
1- Aile büyüğünün (bu genelde babadır), çoğunluk hisseyi kendisinde tutarak, yasaların emrettiği sayıyı bulana kadar eş, çocuk ve kardeşlere hisse vermesi,
2- İki kardeşin bir araya gelerek çoğunluk hisseleri paylaşmaları ve yasa gereği sayıyı tutturmak için eş ve çocuklarına hisse vermeleri,
3- Aile bireylerinin çoğunluk hisselerini elinde tutarak, stratejik ortak (işi bilen) almaları ve yine yasal ortak sayısını aile bireylerinden tamamlamaları,
Bu şekillerden herhangi birisiyle kurulan aile şirketlerinin, toplam şirketler içindeki payı ülkemizde yüzde 95 lere kadar varırken, Avrupa ülkelerinde oran bizden daha az yani yüzde 70-80 ler civarındadır.
Dünyada aile şirketlerine örnekler çoktur. Bunlardan çok uluslu olanlarına birkaç örnek vermek gerekirse, Ford, Levi's, Michelin… gibi. Ülkemizde ise, Koç, Sabancı, Doğuş, Bayraktar, Doğan… gibi.
Ömürleri Ve Ayakta Kalanlar
Tüm dünyada aile şirketleri, sayısal olarak bakıldığında çok büyük önem arz etmektedirler. Buna rağmen maalesef ömürleri çok kısa olmaktadır. Aile şirketlerinin çoğunluğu birinci kuşakta yok olmakta, üçüncü kuşak yaşayan aile şirketi sayısı çok az olmaktadır.
A.B.D. de yapılan bir araştırmaya göre, birinci kuşakta son bulan aile şirketi sayısı oranı yüzde 80, ikinci kuşağa ulaşanların oranı yüzde 16 ve üçüncü kuşakta devam eden aile şirketi sayısının oranı ise ancak yüzde 4 kalmaktadır.
Türkiye'de bununla ilgili bir araştırma yapılmadığından, bunun için bir oran vermek söz konusu değildir.
Bu da göstermektedir ki, aile şirketlerinin ömürleri genelde kısa olmaktadır. Niye kısadır bunun araştırılması gerekiyor.
1- Aile büyüğü tarafından kurulan şirketin işlerinin kendi üzerinde kalması ve aile fertlerinden yardım alamama nedeniyle şirketi elden çıkarma,
2- Piyasa şartlarına uyum gösterememe, sermaye yetersizliği ve yeni sermaye koyamama,
3- Yönetim kadrolarını eş dost ile doldurma yani adama iş prensibi ile çalışma, sonuç olarak kurumsallaşamama,
4- Düzenli bir kayıt sistemi kuramama ve bu nedenle maliyetleri kontrol edememe,
5- İş körlüğüne girme, yani yeni strateji belirleyememe ve yeni ürün çalışmaları yapamama,
6 -Aile içinde maddi rekabetin başlaması,
7- Aile fertlerinin çoğalması, işin getirisinin aile fertlerine yetmemesi,
8-Profesyonel kişiler ile aile fertleri arasındaki sürtüşme,
9- Aile fertlerinin işi ben bilirim tarzındaki yaklaşımları,
10- Yetenekli aile fertlerini işin başına getirmedeki sürtüşmeler,
Bunun yanında sayılabilecek daha birçok unsur olabilir.
Bunun tam tersi başarılı olan aile şirketleri yok mudur, yani üçüncü kuşakta da varlığını sürdürebilen güçlü şirketler nasıl davranmış ki, ayakta kalabilmiş ve gelişmiştir.
1- Aile bireyleri ve diğer yöneticiler çok iyi bir diyalog içine girmişlerdir,
2- Çalışanlarına karşı davranışlarında ölçülü ve adildirler,
3- Ailenin adı ürün ile birleşmiş durumda olduğundan, ürünün kalitesine çok önem verirler,
4- Çok hızlı karar verme sistemleri vardır,
5- Aile bireylerini iş konusunda devamlı eğitirler, sorumluluk ve mülkiyet duygusu aşılarlar,
6- Sürekli olarak araştırırlar, değişime karşı açıktırlar,
7- İşin lideri zamanında liderliği bir başkasına devretmesini bilir,
Kurumsallaşma Şart Mıdır?
Kurumsallaşma deyince hemen aklımıza, şirket yönetiminin profesyonel kişilere devredilmesi gelmektedir. Hayır, şirket kurumsallaşırken aile bireyleri kendileri de bu kurumsallaşmaya ayak uydurabilirlerse şirkette profesyoneller gibi görev alabilirler. Bunun için şirketteki işlerin çok iyi tarif edilmesi, sorumluluk alanlarının belirlenmesi ve yetki devirlerinin ne şekilde olacağının belirlenmesi gerekmektedir. Aile bireyleri tarif edilen işlere uygunluk sağlıyorlarsa ve yetki devralıp, sorumlulukları üstlendiklerinde şirkette görev almalarında hiçbir mahzur olmamalıdır.
Hatta şunu da ekleyebiliriz. Sermayedar olan aile bireylerinin, daima işin içinde olmalarında yarar da vardır. Çünkü mülkiyet duygusunun verdiği sahiplenme dürtüsü ile sermayedar çalışan, işe bir profesyonelden daha çok sahip çıkacaktır. Ayrıca profesyonellerin çok daha iyi olacağının bir kanıtı da yoktur.
Bu anlamda, kurumsallaşma, bir sistem kurmaktır. Sistem nelerden oluşur, sistemin parçaları nedir, roller ve görevler tariflenmiştir ve sistemin bütünü içinde tüm aile bireyleri ve çalışanlar arasında karşılıklı etkileşim kurulmuş mudur?
Bundan sonra şirketin kurumsallaşması için neler yapılacaktır;
1- Şirketin amaçları doğrultusunda bir organizasyon yapısı tespit etmek,
2- İş ve görevlerin tam olarak tariflerini yapmak,
3-İşle ilgili yönetmelikleri yazılı hale getirmek, (ISO 9000, Satın Alma Yönetmeliği, İşyeri ve Personel İşe alma Yönetmeliği gibi.)
4- İş ve görev tanımlarına uygun olarak yetkileri dağıtmak ve sorumlulukları tespit etmek gerekir.
Aile de kurumsallaşma çalışmaları aşamasında;
1- İşin geleceğini belirlemek ve bu hedef için plan yapmak, buna iş anayasası denilmektedir,
2- Aile ile diğer yöneticiler arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi,
3- İşin devamında sistemin ve işin gelişimini kontrol için bir aile meclisi oluşturulması gerekir.
Zaman da kurumsallaşmayı kendiliğinden oluşturabilir. İlk kuruluş yıllarında küçük çapta kurulan bir aile şirketinde belli başlı noktalarda sermayedar aile bireyleri olmaktadır. Zaman içinde iş büyüdükçe işin bir kısmı zaten profesyonellere terk edilmektedir.
Yazan: Remzi SOYLU-SMMM
Kaynak: www.alomaliye.com