Türk Dil Kurumu sözlüğünde "strateji" kelimesi için şu açıklamayı bulursunuz: "Önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için izlenen yol." Bu tanım KOBİ’ler için de, İSO 500’deki şirketler için de, Fortune 500’deki devler için de, mahalledeki simitçi için de aynıdır.
Önceden Belirleme
’Strateji’ sözcüğü, Türk insanının genlerine aykırı olmasının verdiği delifişeklilikle, genelde futbolda o yılın şampiyonunun seçimi aşamasında kullanılır. Duruma göre, 100.Yıl, Borç Batağı, Yıldız Transferler, Anadolu Baskısı gibi isimlerle “bir kısım medya” tarafından desteklenir. Ama nedense, bırakın 2 ay sonra gidilecek olan yaz tatillerini, 15 gün sonra gidilmesi arzu edilen tiyatro ya da konser için bile gündeme gelmez. Şirketlerde durumun ne olduğunu ise ilerleyen satırlarda okuyacaksınız.
Amaç
Buradan anlaşıldığı üzere, önceden belirlenen bir amaç olması gerekir. Yola çıktıktan sonra, acele kuryeyle bile gönderseler, işinize yaramaz. Amacın yola çıktıktan sonra sorgulanması, "business class" kontuarının önünde, vizeniz olmadığını anladığınızda hissettiğiniz ekşi tadın 10 kat fazlasıdır.
Yol
Yılmaz Güney’in "Yol" filmindeki sahici umut, strateji konusunda da mevcuttur. Strateji, özünde hep bir umuda hizmet eder. Umutsuzluğun stratejisi olmadığı gibi, yolda araba aks keseceği için, bir zevki de yoktur.
Yani, ortada bir strateji olması için, önceden belir-lediğimiz bir amacımız olmalı ve ona ulaşmak için iyi veya kötü, doğru ya da yanlış bir yol izlememiz gerektiği konusunda, sanırım hemfikir olduk. Tamam, stratejimizi bu çerçevede hazırladık, kağıda döktük. "Strateji hazır, hazır olmasına da, kendi kendine nasıl gerçekleşecek?" Gelin, doğrudan konunun özüne girelim.
Strateji, ete kemiğe liderde bürünür. Onunla gerçeğe yakın görünür. Bu sözler, "strateji sadece lider ile hayata geçer, ekip üyelerinin hiçbir önemi yoktur" anlamına asla gelmez. Ama strateji lidersiz hayata geçmez ancak “bitkisel hayata” geçer. Stratejiyi canlandırmak için, lider yerine patronun kolları sıvaması daha da tehlikelidir, artık yaşayacağı varsa da yaşamaz. Ya hayatına erken veda eder ya da gerçekleştiğinde şirkette kimse kalmaz. İşte bu yüzden, kurumsal yönetimin hedeflerinden en önemlisi, ana sermayedar ile yönetimi, yani liderlik ile patronluğu ayırmaktır. Bunu başaran şirketler KOBİ’den kurumsal şirket yapısına doğru hızla adım atarlar.
Tam bu sahnede bir araştırmaya ihtiyaç duydum. Ülkemizde bu tarz araştırmalar çok fazla yapılmadığı için ithal bir araştırmadan alıntı yapmak istiyorum. Moravec & Associates’in, Fortune 1000 listesindeki şirketler arasında yaptığı araştırmada, şirket stratejisinin hayata geçmeme nedenlerinin ilk sırasında yüzde 86 oranında odak eksikliği gelmektedir. Tahmin edin, 2. sırada ne var? Evet, yüzde 81 ile, her seviyede lider eksiği.
Bu yazıyı yazarken, ülkemizdeki holdinglerin 1. ya da 2. jenerasyon sahiplerine ya da Türkçe bilseydi, General Electric şirketinin eski dünya CEO’su Jack Welch’e "Bir stratejinin hayata geçip geçmeyeceğini ya da başarılı olup olmayacağını nereden anlarız?" diye sorsaydık, sizce ne derlerdi? Büyük ihtimalle, stratejinin değil, ’liderin gözünden anlarız’ derlerdi.
Bu liderler, kurumun herhangi bir yerinde olabilir. Bazen üstü başı biraz paslanmış, tozlanmış olarak ya da ambalajından hiç çıkarılmamış olarak karşınıza çıkarlar. Stratejiyi veren liderini de verir, merak etmeyin, eldeki liderler de işe yarar. İçlerinde bir hayal, ateş ya da kişisel amaç olması yeter. "Bugüne kadar, stratejilerimiz lidersiz gerçekleşti" demeyin. Mutlaka bir lider vardır ama bir şekilde sizin gözünüzden kaçmıştır. Yukarılardan bakkal sepeti gibi sallanan stratejilere, mutlaka birileri sahip çıkmıştır, yalnızca, siz onun adını ya da departmanını, maalesef bilmiyorsunuzdur.
Son satırlara yaklaşırken, bir de önemli hatırlatma. Zar zor bulduğunuz, her seviyedeki tüm liderlerinizin gelişimine, sağlığına ve huzuruna da iyi bakmanız gerekir. Onların ayağına, katma değerleri, kuyumcu terazisi ile ölçülebilecek miktarda olan idari işleri dolamayın. Neden mi? Çünkü bu davranış, altına 2002 görünümlü, 1997 model "Şahin SLX" verip, Michael Schumacher’e taksi şoförlüğü yaptırmaya benzer. Çok iyi viraj alırsınız, reklamlarda oynatırsınız ama kime, ne yarar sağlarsınız, bilemem. Ama bildiğim bir şey var, "Bu strateji hayata neden geçmedi?" diye sabahlara kadar oturup sızlanıp ağlarsınız. Fon müziği olarak da, orijinali Neşet Ertaş’a ait olan, "Kendim ettim, kendim buldum" adlı İç Anadolu türküsünü, artık kimden bulduysanız, ondan dinlersiniz. Unutmayın, lider gerekeni bazen kendisi yapar, bazen yaptırır, ama onu rutinle boğarsanız, kurumsal stratejinizi kaptırır.
Yazarın Notu
Bu yazı, bugüne kadar gerek KOBİ’lerde gerekse büyük şirket ya da holdinglerde bireysel ya da kurumsal stratejilerin gerçekleşmesini sağlayan tüm meçhul liderlere ithaf edilmiş ve biraz da muzip bir ruh haliyle yazılmıştır. Yarattığı duygu geçicidir, ruh halinizin ayarları ile paşa gönlünüzün durumuna göre, isterseniz oynayın, istemezseniz oynamayın.
Kaynak: KobiFinans Dergisi 11. Sayı