Bazı bölgeler vardır ki geniş tüketici kitleleri tarafından ya farklı algılanırlar ya da pek fazla bilinmezler. Fakat bu bölgeler, kendi hitap ettiği hedef kitleleri için çok anlam ifade ederler. Osmanbey’in tekstil sektöründe yapılanması da geniş tüketici kitleleri tarafından fazla bilinmeyen ama hitap ettiği kendi özel kitlesi için büyük anlam ifade eden bir özellik taşıyor. Hatta öyle ki, Osmanbey, kendi özel müşteri kitlesi için dünyada ilk sıralarda yer alıyor. Bundan bir süre öncesine kadar, Osmanbey’i ‘perakende tekstilde önemli adres’ olarak algılıyordum. Fakat bölge ziyaretinden sonra bu algılamam değişti. Meğer ki Osmanbey, toptan tekstil alanında dünyanın ilgi gösterdiği önemli bir bölgeymiş.
Bu yazımda, bölge esnafı ve Osmanbey Tekstilci İşadamları Derneği’nin (OTİAD) katkılarıyla Osmanbey’in farklı ve gelişen çehresini ele almaya gayret edeceğim. Bölge esnafı ile ilgili değerlendirmelere geçmeden önce, Osmanbey Tekstilci İşadamları Derneği (OTİAD) Genel Sekreteri Sami Kurt ile yaptığım görüşmeden bazı önemli ayrıntıları sizlerle paylaşmak istiyorum.
‘Açık hava moda fuarı’
Sami Kurt, Osmanbey esnafının dünyadaki moda, tasarım ve tekstildeki trendleri çok iyi takip ettiğini ifade etti ve ekledi: “Bölge esnafımız, konfeksiyon ve moda-tasarım alanında dünyadaki gelişmeleri en yakından takip eden Paris, Milano, Londra, New York gibi şehirlerle çok sıkı temas halinde. Özellikle, bu şehirlerdeki tüm fuarlar, bölge esnafımız tarafından yakından takip edilmekte. Bu vesilelerle elde edilen bilgi birikimi, hızlı üretim ve dağıtım ağıyla da birleşince ortaya mükemmel şeyler çıkıyor. Bunun yanında; bu sürece, iyi temellerle oluşturulmuş pazarlama ağı da eklenince sürekli başarı kaçınılmaz oluyor. Bölgedeki çoğu işletmemizin, kendi modelistleri ve tasarımcıları var. Aynı zamanda modadaki trendlerin takibi anlamında Moda Tasarımcıları Derneği ile sürekli bilgi alışverişimiz devam ediyor. Bölgemiz, 16 sokaktan oluşan ‘açık hava moda fuar alanı’ yapısında.”
Sami Kurt’a; bölgenin dünyada bilinirliğinin daha çok sağlanması için neler yaptıklarını da sorduk. Kendisi de bize, şunları söyledi: “OTİAD, bölgede 800’e yakın işletmeyi temsil eden, bölge esnafının maddi ve manevi katkılarıyla ayakta duran bir sivil toplum kuruluşudur. Bunun yanında, İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birlikleri’nin (İTHİB) odamıza sağladığı çok önemli katkılar vardır. Bu destekler çerçevesinde gücümüz yettiği kadar reklamlar ve farklı çalışmalar yoluyla bilinirliğimizi arttırmaya çalışıyoruz. Periyodik olarak moda defile ve festivalleri düzenliyoruz. Yakın bir zamanda THY ile güzel bir proje yürüttük. THY’nin yurtdışına yaptığı orta ve uzun süreli uçuşları için, Osmanbey bölgesini anlatan 60 saniyelik bir tanıtım filmi hazırladık. Bir seneye yakın süren bu tanıtım neticesinde, dünyanın çeşitli yerlerinden çok sayıda müşteriyi bölgemize çekmeyi başardık. Bölgemizin, sektöründe uyuyan bir dev olduğunu ve potansiyelinin tam olarak açığa çıkamadığını düşünüyorum. Bu potansiyeli ortaya çıkartmak adına, bölge esnafı ve Sivil Toplum Kuruluşları’nın istikrarlı desteği yanında devletimizin de bize yardımcı olması gerekiyor.”
Sami Kurt, uyuyan devi uyandırma zamanın geldiğini çok açık bir dille ifade etti. Ben de Sami Kurt ile aynı duyguları paylaşıyorum. Gemi güzel, mürettebat da güzel. Sadece, geminin istediği yerlere ve limanlara yanaşabilmesi için sürekli yakıta ihtiyacı var. Eğer bu yakıt sağlanırsa, yakıt için harcanılan bedelin çok üstünde bir katma değer, ülkemiz ve memleketimiz insanı için sağlanabilir. “Kriz varsa çare de var” seferberliğinin yapıldığı bugünlerde, sağlanacak destekle oluşacak katma değerin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Kısa vadeli çözümler zor
Sami Kurt’un bölge ile ilgili açıklamalarına ilave olarak, bölge esnafının görüşlerini de sizlerle paylaşmak isterim. Bugünlerde bölge esnafı, kriz sürecinin getirdiği baskı ve sorunlarla mücadele vermeye çalışıyor. Rim Tekstil firma yetkilisi Ramazan Satıcı, kriz sürecini, kanser hastalığının sürecine benzetiyor ve şunları ifade ediyor: “Bence kanser hastalığının nasıl ki şifası kısa vadede çok zor görünüyorsa, bugün ki piyasanın da kısa ve orta vadede iyileşme ümidi pek yok gibi görünüyor. Bir de buna yanlış ve zamanında yapılamayan müdahaleler eklenince, ortaya hiç de hoş olmayan şeyler çıkıyor. Bu bölge, en hızlı büyüme trendini bavul ticareti ile yakalamıştır. Bavul ticaretini, bağlantıda olduğumuz ülkeler, belli bir sisteme ve gelişme sürecine soktuğu halde, ülkemiz yetkilileri, bu ticari anlayışa sahip çıkamamıştır. Özellikle bugünlerde sektörümüzde büyük istihdam sağlayan işletmeler, kriz süreci ile beraber çok zor durumlara düşmüşlerdir. Onların sıkıntıya girmesi, bizi de içinden çıkamayacağımız ortama sürüklemiştir. Bizim varlığımızın sürmesi, büyük işletmelerin varlığına bağlıdır. Böyle bir dönemde ayakta kalabilmek için piyasada olup bitenleri, iki gözle değil; sekiz gözle takip etmemiz gerekiyor. Ayrıca ticari ahlakın zayıfladığı ve ticari suiistimallerin söz konusu olduğu bir dönemdeyiz. Açıkçası böyle bir tabloda insan, pek ticaret yapmak istemiyor. Tabii ki bu değerlendirmeleri, daha çok iç piyasa anlamında söylüyorum.”
Ramazan Satıcı, kriz süreci ve piyasa şartları kapsamında genel ve anlamlı bir tablo ortaya koydu. Gerçekten de, bugünlerde özellikle iç piyasa, Ramazan Satıcı’nın bahsettiği gibi. Yeni kanal ve pazarlara ihtiyaç olunan bir dönem içersindeyiz. Her işletmenin bu değişime ayak uydurması gerekiyor. Daralan iç piyasa ve koşulları, yeni ve farklı alanlarla genişletilmelidir. Yeni ve farklı alanlardan kastımız, elbette ki, memleketimiz dışındaki ülke ve bölgelerdir. Eskiden ihracat denilince, akla hemen Avrupa ve Amerika gelirdi. Ama şimdi bu pazarlara ilave olarak Türk cumhuriyetleri, Ortadoğu, Afrika ve Asya gibi yeni ve çok geniş bir potansiyel söz konusu. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin, bu bölgelere girişinin önündeki prosedürler ve diğer engeller, devletimiz tarafından en aza indirilmelidir. Bunun yanında işletmelerimiz de, kurumsallaşma ve stratejik işbirlikleri süreçlerine önem vermelidirler.
“Asıl sıkıntı güven zedelenmesi”
Bölge esnaflarından Şal İpek firma yetkilisi Daimi Can, tekstil ve konfeksiyon sektöründe katma değer oluşturmak için tasarımın çok önemli bir yere sahip olduğunun altını çizdi ve ekledi: “Rıfat Özbek, Hüseyin Çağlayan gibi dünya çapında başarılı ciddi tasarımcılarımız var. Bu modacılarımız, bireysel anlamda, ülkemiz adına büyük başarılara imza atıyorlar fakat bu daha öteye geçemiyor. Bu sahada dünyada söz sahibi olmak için özellikle tekstil sektöründe tasarımın, nitelikli işgücü ve teşvikler tabanında devletimiz tarafından desteklenip geliştirilmesi gerekiyor.”
Bu arada, ABD Başkanı’nın eşi Michelle Obama’nın Londra ziyareti için giydiği yeşil ipek giysinin, modacımız Hüseyin Çağlayan’ın koleksiyonunda yer almış olmasının, Daimi Can’ın açıklamalarıyla örtüştüğünü düşünüyorum.
Daimi Can’a, “Kriz varsa çare de vardır” seferberliğinin ne kadar etkili olup olmadığını da sorduk. O da bize şunları söyledi: “Piyasadaki asıl sıkıntının güven zedelenmesi olduğunu düşünüyorum. Bu güvenin tesisi için yapılacak her çalışmanın faydalı olacağına inanıyorum. Bu seferberlik, güven tesisini oluşturmak anlamında önemlidir. Fakat geç kalınmış bir projedir.”
Bölgede ziyaret ettiğimiz bir başka işletmemiz de Segrato Tekstil oldu. Firma yetkilisi Mevlüt Taşkın, tahsilattaki tıkanmadan dolayı, iç piyasa yerine dış piyasa ile çalışmayı tercih ettiklerini belirtti ve ekledi: “İç piyasada kriz sürecinde kapatıp giden çok oldu. Bu süreç bize çok pahalıya patladı. İflas ettim, her şeyim bitti! diyenden pek fazla bir şey talep edemiyorsunuz. Bir de batmayıp çok zor günler geçiren işletmeler var. Bunlardan da alacaklarımızı çok büyük gecikmelerle alıyoruz. Fakat çalıştığımız yabancı işletmelerde durum böyle değil. En fazla iki aylık bir gecikme yaşanıyor. İki ay sonunda paranızı alabiliyorsunuz. Ayrıca yabancılar ile çalışmalarımızda ‘hesabı kapatmadan ortadan yok olma’ diye bir şey söz konusu olmuyor. Bunun yanında bu gelişmelerin bize çok şeyler öğrettiğini de söyleyebilirim. Örneğin; eskiden sezonda 20 bin gömlek çıkartıyorduk ve bu gömlekleri satmak için yüklü miktarlarda veresiye, açık hesap çalışıyorduk. Ama şimdi, iki bin gömlek ürettiriyorum ve sağlam noktalara veriyorum. Hem param kalmıyor hem de başım ağrımıyor.”
Yapılan açıklamalardan, kriz sürecinin işletmelere bir şeyler öğrettiğini, işletmeler için yeni pazar ve çıkış yolları oluşturduğunu anlamış oluyoruz. En önemlisi ise Osmanbey bölgesinin kendi sektöründe dünyanın bir numarası olma yolunda hızla ilerlediğini öğreniyoruz.
Uğur AKDOĞAN / VERGİ PORTALI
Kaynak: Dünya Gazetesi