Uluslararası ticaretin gelişmesi, sermayenin ve malların serbest dolaşımının artması, yeni ilişkiler ve yeni çalışma biçimleri ortaya çıkarmaktadır. Şirketler, bulundukları ülkelerin dışında yatırımlar yapmakta, gittikleri ülkelerin şirketleriyle ortak çalışma sahaları yaratmaktadırlar. Bu çalışma biçimlerinden birisi son zamanların en gözde ortaklıklarından olarak kabul gören ve 'Joint Venture' olarak adlandırılan ortaklık biçimidir.
Joint Venture’ın hukuki tanımında tam bir anlaşma sağlanmış olmamakla birlikte, faaliyette bulunan 2 ayrı teşebbüsün iş ortaklığı olarak tanımlanabilir. Müşterek teşebbüs ortaklığı (Joint Venture) tanımı 2 veya daha ziyade hukuken ve iktisaden bağımsız kişi yada kuruluşu içerir. Bu kişi yada kuruluşlar, belli bir amacı gerçekleştirmek ve kar elde etmek için biraraya gelirler. Aktedilen sözleşme ile müştereken bir ortaklığı idare etmeye başlarlar. Bu ortaklığın tüzel kişiliği olabileceği gibi tüzel kişiliği olmayıp adi ortaklıkta olabilir. Teşebbüslerden biri yada bir kaçının yabancı olması yada olmaması, sadece Türk Şirketlerinin ortaklık yapması da mümkündür.
Türkiye’de faaliyet gösteren bir çok yabancı şirket bu çalışma biçimini tercih etmektedir. Özellikle İnşaat sektöründe 'Joint Venture' çok yaygın olarak uygulanmaktadır. Şirketler, belli bir amacı gerçekleştirmek üzere biraraya gelmekte ve amacı gerçekleştirdikten, örneğin bir inşaat ihalesini bitirdikten sonra dağılmaktadırlar. Elbette birliğin dağılması zorunlu değildir. Ortaklığı devam ettirip aynı yada farklı işleri yapmaya devam edebilirler.
Joint Venture uygulamaları yeni bir çok hukuki problem ortaya çıkarmıştır. Örneğin tarafların temsili, kar dağıtımının nasıl gerçekleştirileceği, uyuşmazlıklarda hangi ülke hukukunun uygulanacağı, millletlererası tahkim, vb. gibi. Joint Venture genellikle yabancılarla yapılan ortak iş projesi olduğundan tahkim konusu özellikle bu tür ilişkilerde büyük önem taşımaktadır. 21.06.2001 tarihinde çıkarılan 4686 sayılı milletlerarası tahkim kanunu bu açıdan yabancı şirketlere birçok yeni imkan getirmiştir. Yabancılık unsuru taşıyan ve hakem şartının bulunduğu anlaşmalara, uyuşmazlık çıkması halinde bu kanun uygulanmaktadır.
Joint Venture sözleşmeleri özellikli sözleşmelerdir. Sözleşme yapılan işin tüm kapsamını ortaya koyduğu gibi, hukukumuzun bir çok unsuruna gönderme de yapmaktadır. Sözleşme konusuna Türk Ticaret Kanununun şirketlere ve genel hükümlere ilişkin unsurlarından tutunda Gümrük Kanununa, Tahkim Kanunundan, teşvikle iligili düzenlemelere, Borçlar kanunundan, Bankalar mevzuatına, fikri ve sınai mülkiyet hakları mevzuatına kadar bir çok unsur işin içine girmektedir. Durum bununlada kalmayıp taraflar başka ülkenin hukukunu benimsemişlerse o hukukun düzenlemeleride bilinmek ve hesaba katılmak zorundadır.
Sözleşmenin yapılmasıyla da iş bitmemekte Yabancı Sermaye teşvik Kanunu ve Yabancı Sermaye Çerçeve kararı gereğince bir çok iznin alınmasını, kıymet takdirlerinin yapılmasını, lisansların, know-how’ların ve patentlerin tescil edilmesini kapsayan bir dizi işlem gerekmektedir. Tüm bu anlattıklarımdan anlaşılacağı gibi bürokrasi mevzuat kargaşası oldukça fazladır. Bu nedenle son dönemde gündeme gelen yeni yasal düzenlemelerin bu karmaşayı azaltmasını ümit ediyorum.
Kaynak: www.marmarapatent.com.tr