Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, batılı muadillerinden farklı olarak bankaları hâlâ sıktıklarını belirterek, “Sert düzenlemelerimiz var” mesajı verdi. Dünya bankalarının 2011’e yönelik plan yapamaz durumda olduğu bir noktada Türk bankalarının 2010’un ilk 9 ayında 927 milyar liralık aktif büyüklüğe ulaştığını vurgulayan Bilgin, “Aktifte 2011’in ilk üç ayında bizim bankalarımız muhtemeldir ki 1 trilyon TL’lik eşiği aşacaktır. Bunu da hep beraber kutlayacağız” dedi.
2011’de genel resim çıkacak
Bu yıl bankaların Hazine’yi daha fazla fonlamaya başladığını anımsatan Bilgin, şunları söyledi: “Herkes bunu istemiyor muydu? Benim bankalarım kârlılıklarını eylül sonu itibariyle 16.8 milyar TL’ye getirdiler. Ama benim bankalarımın kârlılıkları maalesef düşmekte. Çünkü kâr marjları çok daralıyor. Bu ortamda 2011 bankaların gerçek resminin çekileceği bir yıl olacak. Sizler de bizler de, bankaların gerçek performansını 2011’de ve devam eden yıllarda göreceğiz.”
Baz etkisi silinecek
Bilgin, “Neden 2011 yılı” sorusunu ise şöyle yanıtladı: “2009 yılını hep beraber yaşadık. Sizler eleştirdiniz. Nedense bankaları eleştirmek modadır. Kâr elde ettikçe eleştirirsiniz. 2009’u biliyorsunuz, 2010’u biliyorsunuz. Buradaki kârlılığın nedenlerini biliyorsunuz. Bunun hem içsel, hem dışsal nedenleri var. Dışsal nedenlerden kastım, banka dışı nedenler, oyuncuların aldığı bazı kararlar. Ama bu nedenler, yavaş yavaş sıfırlanmaya başladı. 2011 bu anlamda baz etkisi olmayan, gerçek performansın görüldüğü bir yıl olacak. Bankalarımız arasındaki yarış da çok şiddetlendi, bugün bankalarımız küçücük marjlarla çalışıyorlar ve birbirleriyle ölümüne mücadele ediyorlar, belki birbirlerine de zarar verebiliyorlar. 2011, bu anlamda bizim köşemizden, rakamlarla, denetimlerle, sizlerin bankaları izleyeceği bir yıl olacak. Benim bankalara en büyük tavsiyem, uzun dönemli performansınıza bakın, kısa dönemli işlere girmeyin ve adale gücünüze göre davranın ki bugün alınan riskler ilerde başka şekilde karşınıza çıkabilir.”
Sert düzenlemelerimiz var
Türk bankalarının 2009’un tamamında 25 milyar TL, 2010’un 9 ayında ise 83 milyar TL kredi verdiğini, bunun da üçte birinin tüketici kredisinden oluştuğunu belirten Bilgin, şunları anlattı: “Yani benim bankalarım reel sektörü finanse etmiş. Benim bankalarım krizde yüzde 5.3’e çıkan takibe dönüşüm oranlarını yüzde 4.3’e düşürmüş. Likidite demek kardan mahrumiyet demek. Bu ortamda bu performansı gösteren bankalarımız eğer biz bu rasyoları aşağı çeksek çok daha iyi performans gösterir. Aslında biz batılı muadillerimizden farklı olarak bankaları sıkıyoruz. Hâlâ sıkıyoruz. Hâlâ sert düzenlemelerimiz var. Ki bu ortamda bankalarımız bu performansı gösteriyorlar.”
Kalp atışını dinlerim
Bilgin, konuşmasında sık sık “Benim bankalarım” vurgusu yaptığına dikkat çekerek, “Ben burada ‘benim’ derken BDDK’yı kast ediyorum. Dolayısıyla BDDK’yı ve kontrol ettiği alan benim bankalarım. Türkiye Cumhuriyetinde, bankaların düzenleme ve denetimini götüren tek kurum benim, BDDK” dedi. Rakamları kendilerinin de izlediğini vurgulayan Bilgin, şunları dile getirdi: “Nasıl geçmişte önlemler aldıysak, gerekirse bundan sonra da önlemleri alırız. 49 oyuncumuz var. 49 oyuncumuzun ben genel müdüründen hatta genel müdür yardımcılarına kadar kalp atışlarını izliyorum. Onlar şu bankadan ayrılsınlar soruyorum, ‘Nerede’ diye. Ben banka bazında bireysel tedbirler de alabiliyorum. X bankasına ‘sen dur’, Y bankasına ‘sen devam et’. Bence asıl denetim budur ve sektör genelinde topluca tedbir, iyi işleyen bankaları cezalandırmaktır.”
Yol haritası açıklayacak
TÜRK finansal sistemin yeni finansal mimarideki en önemli köşe taşlarından birinin Basel kriterleri olacağını söyleyen Tevfik Bilgin, şu bilgileri verdi: “Basel II’ye büyük ölçüde geçtik. Ama kalan bazı yönetmelikleri ve tedbirleri önümüzdeki günlerde açıklamayı planlıyoruz. Bir yol haritası açıklayacağız. 2011’in ortalarından itibaren Basel I ve Basel II beraber gidecek. İsteyen banka kendine güveniyorsa Basel II sonuçlarını da açıklayabilecek. 2012’den sonra verilecek tarihten itibaren Basel II’yi bankalarımızdan talep edeceğiz ki Basel III’e geçebilelim.”
Yol haritası açıklayacak
TÜRK finansal sistemin yeni finansal mimarideki en önemli köşe taşlarından birinin Basel kriterleri olacağını söyleyen Tevfik Bilgin, şu bilgileri verdi: “Basel II’ye büyük ölçüde geçtik. Ama kalan bazı yönetmelikleri ve tedbirleri önümüzdeki günlerde açıklamayı planlıyoruz. Bir yol haritası açıklayacağız. 2011’in ortalarından itibaren Basel I ve Basel II beraber gidecek. İsteyen banka kendine güveniyorsa Basel II sonuçlarını da açıklayabilecek. 2012’den sonra verilecek tarihten itibaren Basel II’yi bankalarımızdan talep edeceğiz ki Basel III’e geçebilelim.”
Mevduat-kredi boşluğu var
Tevfik Bilgin, ilk dokuz ayda kredilerin yüzde 21 büyüdüğünü, mevduatın yüzde 11 arttığını hatırlatarak, “Krediler 82 milyar TL büyümüş, mevduat 58 milyar TL artmış. Böyle giderse arada bir boşluk var. Çünkü Türkiye’de yeterli tasarruf da yok. Şu anda elbette ki likidite anlamında, sermaye yeterliliği anlamında geçmişte biriktirdiğimizi yiyoruz. Kesinlikle kaynaklarımızı çeşitlendirmek zorundayız. Vadeyi uzatmak durumundayız. Yeni enstrümanlar geliştirmek durumundayız” diye konuştu.
BBVA Türkiye’de potansiyele güvendi
BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, Garanti Bankası’nın yüzde 24.65’ini alarak ortak olan İspanyol BBVA’nın attığı adımı şöyle değerlendirdi: “Batı Avrupalı bir banka Türkiye’de 6 milyar dolarlık yatırım yaptı. Kimsenin kimseye 1 dolar borç vermediği krizde Türkiye’ye yapılan yatırımın nedeni elbette Türkiye’nin potansiyeline olan inançtır.”
KKDF soruldu yanıt ‘vücut dili’ oldu
Tevfik Bilgin, “Munzam karşılıkların ve KKDF’nin yükseltilmesi, kredi genişlemesine dönük uyarılar sektörü nasıl etkileyecek?” sorusuna ilginç bir yanıt vererek, “Daha önce cevap vermiştim, sizler de bunları irdelediniz. Vücut dilimle cevap vermek istiyorum. Siz gözlerime ve vücut dilime bakarsanız cevabı daha iyi algılarsınız” dedi.
Finansal kriz Kanada ile bizi teğet geçti
Tevfik Bilgin, krizin finansal anlamda teğet geçtiği iki ülkenin Türkiye ve Kanada olduğunu savunarak, “Bu iki ülkenin en önemli ortak noktası yerinde denetime verdikleri önemdi. Avrupa’da bankalar uzaktan gözetim, rakamlar üzerinden gözetim yaparlardı. Ama siz eğer elemanları bankalara yollamazsanız, bankacılarla konuşturmazsanız, bu iyi bir denetim değildir” diye konuştu.
Kaynak: Hurriyet