Aile Şirketlerini Yıkan 7 Ölümcül Günah
Aile şirketlerini yok eden 7 ölümcül günah var. Bunları önceden görüp, çözüm üreten aileler başarıya ulaşıyor, diğerleri kalıcı ve yıkıcı sorunlarla uğraşıyor. İşte o 7 günah..
Dünyanın her tarafında aile şirketlerinin devamlılığı, yeni kuşağa devri ve başarısızlığa uğramaları tartışılıyor. Japonya’dan ABD’ye, çok sayıda şirket bu konuyla uğraşırken, onlarca da kitap yazılıyor. Herkesin ortak amacı, işlerini geleceğe taşımak isteyen şirketlere yol göstermek, kalıcılık ve strateji için ışık tutmak.
Geçtiğimiz günlerde bu konuda kitapları olan Quentin J. Fleming’in bir araştırmasını okudum. Çok sayıda şirkete danışmanlık yapan, üniversitede araştırmalar gerçekleştiren ve ders veren Fleming, aile şirketlerini başarısızlığa götüren etkenleri bu çalışmada ele almış. "İstatistikler, aile şirketlerinin sadece yüzde 30’unun 2. kuşağa geçebildiğini ortaya koyuyor" diyen Fleming, bu çöküşü önlemenin yolunun, başarısızlığın işaretlerini görebilmekten geçtiğini belirtiyor ve önemli bir saptamada bulunuyor:
“Beni böyle bir çalışma yapmaya iten gerçek şu oldu: 10 yıldan fazladır danışmanlık yapıyorum. Çok sayıda aile şirketiyle çalıştım. Bu dönemde batan aile şirketlerinde, neden, hiçbir zaman işle ilgili olmadı. Hep iş dışı, özellikle yönetim ve aile meselelerinden kaynaklandı.”
Ona göre, aile şirketlerini yok eden 7 ölümcül günah var. Bunları önceden görüp, çözüm üreten aileler başarıya ulaşıyor, diğerleri kalıcı ve yıkıcı sorunlarla didiş duruyor. Fleming’in çalışmasından bu 7 ölümcül günahı sizin için özetledim.
1. Yine Aynı Şarkı
En önemli sorunlardan biri, aile işini, ölümsüz ve kalıcı bir iş haline dönüştürmekte ortaya çıkar. Buna engel ise aile üyelerinin davranış, tutum ve işi yönetme şekilleri olur. Burada üç önemli sorun yaşanır. Değişim sırasında, çocuklar, aile içinde sorun yaratan davranışlarını, aynı şekilde devam ettirirler. Yeni düzenin getirdiği kuralları kabul etmezler. 2. sorun, aile büyüklerinin, çocuklara çeki düzen vermesiyle ortaya çıkar. Örneğin, hesapsız harcamalara çeki düzen verme aşamasında. Bir başka sorun ise ailenin kadın üyelerinin, 'her şeye boyun eğen' insan konumundan çıkmaya başlamasıyla yaşanır.
2. Çocuklar da Yetişkin Olur
Aile büyükleri, genelde çocuklarının büyüdüklerini kabul etmezler. Bu konuda genelde üç sorun ortaya çıkar. Birinci davranış şekli, en çok rastlanandır. Bu aileler, çocuklarının düşüncelerini tamamen reddeder ve onlara yetki vermekte başarısız olurlar. Bazı aileler ise çocuklarının artık bir yetişkin haline geldiğini kabullenmezler. Böylece, kendilerinin de ölümcül olduğu düşüncesinden uzak durmak isterler. Sık olmasa da rastlanan bir başka davranış şekli de, ailelerin, çocuklarını kendilerine rakip olarak görmesidir.
3. Aileye Bağlılık Yerine Bencillik
Aileleri başarısızlığa götüren bir başka neden de 'bencillik' suçlaması. Aile işi, sert aile kuralları ve egemen ebeveynlerden oluşan bir yapıdır. Bu yapı, beraberinde 2 önemli sorunu da getirir. 1.si, çocukları aile işine katılmaya zorlamaktır. 2.'si ise hangi çocukların aile işi dışında kalacağı, yönetime katılmayacağına karar vermektir. Bu, aileye bağlılık ve bencililik sorununu ortaya çıkarır.
4. Biz Mutlu ve Büyük Bir Aileyiz
Aile şirketlerinin bireyleri, iş sisteminin ve rekabet dünyasının farklı dinamiklerinin ve işleyişinin olduğu gerçeğini pek fark etmezler. Bu konuda da dört önemli sorun ortaya çıkar. En önemlisi, ailenin, şirketteki rol ve yönetim gücünü, doğum tarihi ve cinsiyete göre belirlemesinde yaşanır. Büyük erkek çocukları güçlü, kızları ise etkin olmayan görevlere atamak gibi. Bir başka hata ise aile bireylerini, onların başarı ve hatalarını göz ardı ederek ödüllendirmektir. Ailenin uyumunu bozmamak adına, önemli ve zor konuları tartışmaktan kaçınmak da sık görülen hatalardandır. Son olarak ise aile sorunlarını çözmede '3. kişi' kullanmak, ciddi sorunlar yaratır.
5. Babalar En İyisini Bilir
Sorun yaşayan ailelerdeki en önemli sıkıntılardan biri 'En iyisini kurucu bilir' yaklaşımıdır. Genelde de kurucu baba, şirkette egemendir; yatırım, borçlanma ve yönetici atamalarında onun sözü geçer. Bu tablo, 3 önemli sorun yaratır. 1.'si, kurucunun yokluğunda, örneğin ölümünde ortaya çıkar. Her şey ona bağlı olduğu için aile çöküşe gidebilir. 2.'si, bu tip bir ailede yetişen çocukların yönetiminde görülür. Baba yönetimine ve egemenliğine alışan yeni kuşak, bu ihtiyacı hep hissedebilir. Bu konudaki bir başka sorun, kurucunun, şirketi, kendi kişiliğinin bir parçası olarak görmesidir.
6. Görmezden Gelirsek Belki Yürür
Bazı durumlarda aile, bir takım sorunları önemsemez, nereden kaynaklandığını ve nasıl çözülebileceğini göz ardı eder. Bu tutum, sorunun yoğunlaşması ve yıkıcı hale gelmesine neden olur. Fleming, bu sendromun en yaygın üç belirtisini ortaya koyuyor. İlk olarak, yoğun çatışma içinde olan kardeşler, aile işinde çalıştığında ve farklı öncelikler nedeniyle kavga ettiğinde ortaya çıkan sorunlar. 2. kısımda, ebeveynin yetersizliği veya ölümüyle birlikte doruğa çıkan süreçte, halefliği ilk adım olarak algılama eğilimini tartışıyor. Son bölüm, bir aile üyesinin evliliğinin aile işi üzerindeki etkisini anlayamamaktan kaynaklanan sorunları kapsıyor.
7. Bana Çocukluğunu Anlat
Bu, bir çocuğun, çocukluğundan itibaren kritik başlıkların çözümüne gerekli 'mesafe'yi koymayı öğrenmeden, aile işine girmesiyle yaşanan bir sendromu anlatıyor. Bu sendromun en yaygın 3 belirtisi var. 1.'si, belli bir neden olmaksızın insanlar çatışma içine girebilir. 2'si, çocuklara gerçekçi olmayan beklentiler yükleyip onları işin içine sokma, olumsuz etkiler doğurabilir. Son olarak ebeveynler çatlaklara ilgisiz olduğunda ya da şirkette çalışan çocuklarıyla ilgili sorunlardan habersiz olduğunda, şirketin çeşitli tehlikelerle karşı karşıya kalabilir.
Kaynak: Referans Gazetesi