Finans, Muhasebe, Vergi...
Diğer Gündem

Kosta Rika kapılarını Türkler’e açtı

http://www.costaricaequity.com/Portals/22/business_woman.jpgFuat Alican, danışman olarak gittiği Kosta Rika'da Türkler'e vizeyi kaldırdı

Adı Fuat Alican… Finans dünyasının kalbinin attığı Londra’da Salomon Simith Barney’de başkan danışmanlığı yaparken, Kosta Rika Merkez Bankası’ndan aldığı teklifle, bir gecede eşyalarını toplayıp bu ülkeye yerleşti. Telekom, endüstri ve enerji gibi sektörlerde 1 milyar dolardan büyük bono emisyonlarının kredi değerlenmesinden sorumlu olan Alican, tam 6 yıldır Kosta Rika’nın başkendi San Jose’de yaşıyor. Kosta Rika Parlamentosu’nda danışmanlık, Latina Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler bölümünde hocalık yapmakla yetinmiyor, dev deniz kaplumbağaların korunması için de mücadele ediyor.

 

O, Citigroup’ta çalıştığı günlerin aksine artık Avrupa, Kuzey Afrika, Orta Doğu, Hindistan ve Pakistan Bölgesi’nden sorumlu olduğu milyarlarca dolarlık bonoların hesabını yapmıyor. Yaptığı tek hesap, sörf için uygun dalga hesabı! Peki nasıl olur da, finans dünyasının kalbinin attığı Londra’da eliniz altından milyarlarca dolar geçerken, bir günde bambaşka bir kariyer planı yaparsınız? Bunun cevabı aslında Alican’ın, ”Başarı demek, çok para kazanmak değil, karnının doyması ve mutlu olabilmektir” cümlesinde gizli… Kosta Rika’da Türkler’e uygulanan vizeyi kişisel girişimleriyle kaldıran şimdi de Panama vizesinin kalkması için uğraşan bu okyanus ötesindeki gönüllü turizm elçisi Alican’ın anlattıklarının satır aralarında yeni bir hayat isteyenler için de ipuçları gizli… 

– Kosta Rika'ya gitme fikri nasıl doğdu?

Kosta Rika Merkez Bankası’na 2001 yılında bazı finansal projeler yapmak üzere gittim. Üniversite eğitimimi İngilizce aldıktan sonra doktorayı İspanyolca yapma fikri de cazip geldi. Daha önce Londra’da yatırım bankacılığı yapıyordum. Altı yılı aşan bir süredir Kosta Rika’da yaşıyorum.

– Orada nasıl bir hayatınız var? Neler yapıyorsunuz?

Akademi, araştırma ve danışmanlığı birlikte yürütmeye çalışıyorum. Latina Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler bölümünde hocalık, Orta Amerika Bilimsel Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde yöneticilik, hocalık, araştırma, danışmanlık, ve Kosta Rika Parlamentosu’nda danışmanlık görevlerini birlikte yapıyorum.

– İş dışında vaktinizi nasıl geçiyorsunuz?

Bir yıldır Arapça öğrenmeye çalışıyorum. Bazı hafta sonları sahile dalga sörfü yapmaya gidiyorum. Dev deniz kaplumbağalarını koruma, ormanda yol açma gibi gönüllü işlerde de buraya geldiğimden beri zaman zaman çalışıyorum. 

– Türkiye ile karşılaştırdığınızda, Kosta Rika’da iş ve gündelik hayata ilişkin gözlemdiğiniz en büyük farklar neler?

Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Türkiye gibi nüfus ve yüzölçümü göreli olarak büyük ülkelerden, Londra ve İstanbul gibi büyük şehirlerden sonra Kosta Rika ve başkenti San Jose çok farklı. Koşuşturması daha az ve daha sakin bir ülke. Boyut olarak küçük olması ulaşımı biraz daha kolay ve seyahati daha zevkli yapıyor. San Jose, Pasifik okyanusuna arabayla 1.5, Karayipler’e 2.5 saat mesafede. Bütün yıl hava sıcak olduğundan yıl boyunca her hafta sonu sahile gitme şansınız var. Genel olarak insanlar biraz daha az agresif. Özellikle Londra’da bankacılık tecrübesinden sonra bana öyle geldi belki de! Kosta Rika 1948 yılında orduyu iptal ettiğinden, savunmaya harcanan kaynakları sağlık ve eğitime kaydırarak insani gelişmişlik seviyesini yükseltmişler. Aynı nedenden barış kavramı çok gelişmiş, ve insanlar daha az sert. Hayata biraz daha rahat bakıyorlar. En meşhur deyimleri ‘pura vida’. Teşekkür etmek, ‘bir şey değil’, ‘iyi günler’, ‘Allahaısmarladık’ demek için hep aynı deyimi kullanıyorlar. Anlamı ‘saf, kusursuz hayat’. 1980’lerde Orta Amerika barışını sağlamaya olan katkıları nedeniyle, Cumhurbaşkanları Oscar Arias Nobel barış ödülü almış. Böyle bir ortamda yaşamak keyifli ve rahat oluyor.

 – Peki ya zorlukları nasıl sıralıyorsunuz?

İş yapmak zor olabiliyor. Genelde hem iş hem de özel toplantı ve sözlere geç kalıyorlar. Dakiklik çok önemli değil. Bir başka sorun, dedikleri ile söylemek istediklerinin hep aynı olmaması. Yüzünüze karşı reddetmek yerine lafı yuvarlamayı ya da ‘yaparız’ diyerek geçiştirmeyi ya da söz verdikten sonra yapmamayı tercih edebiliyorlar. Hatta önceden uyarmadan sözlerini yerine getirmedikleri ya da toplantıya gelmedikleri olabiliyor. Önemli sorunlardan biri de Latin Amerika’nın genel problemi olan güvenlik. Adi suçlar ve soygun özellikle son yıllarda çok arttı. İstatistikleri bilmiyorum ama Türkiye’den çok daha kötü olduğunu tahmin ediyorum. Tanıdığım insanların çoğu en az bir defa silahlı soyguna uğramış.

 

–  Türkiye’den çok uzak bir coğrafyada yaşıyorsunuz. Zaman zaman kendinizi tutamayıp gönüllü turizm elçiliği de yaptığınız oluyor mu?

Şu ana kadar Latin Amerika’da yayımlanan gazete makalelerim, bilimsel ve akademik dergilerde yayınlarım ve kitaplarımda mümkün olduğunca Türkiye’ye yer veriyorum. Televizyon ve radyo röportajlarımda mutlaka bahsediyorum. Gazetede çıkan olumsuz yazılara mümkünse aynı gazetede, değilse başkasında, çabuk yanıt vermeye çalışıyorum. Konferans, yuvarlak masa gibi etkinliklerde Türkiye’yi en iyi şekilde tanıtmaya çalışıyorum. Derslerde mutlaka yer veriyorum. Hakkında öğrencilerime ödevler veriyorum.

2007 yılında Bush Ailesi’nin lisesi olarak adlandırılan Kinkaid’de bir dizi konferans vermek ve Türkiye ayı organizasyonu için Houston’a gittim. Bir ilginç örnek de vize konusunda. 2002 yılında bir arkadaşım İstanbul’dan Kosta Rika’ya kadar gelip havaalanından Miami’ye geri yollanmıştı. İstanbul’dan yola çıkmadan iki gün önce Türk vatandaşlarına vize konmuş. Beş gün çok uğraştım, aramadığım, faks çekmediğim bakan, konsolos ve görevli kalmadı. Türkiye’nin önemini ve yanlış bir iş yaptıklarını anlatmaya çalıştım. En sonunda vizeyi kaldırdılar. Bunu insanlar benden biliyor! Ben ise hala ne kadar etkim oldu bilmiyorum. Biraz olmuşsa ne mutlu bana. Şu anda da Panama vizesini kaldırmaya uğraşıyorum.

  ‘Kosta Rika’lı gibi oldum’ diyebileceğiniz ne var örneğin?

Salsa ve kötü de olsa dalga sörfü yapıyorum. Bir de randevularıma da geç kalmaya başladım!

  "Karnın doyuyor ve mutluysan bence asıl başarı budur" 

Dr. Fuat Alican’a finans piyasalarında başarılı olmanın sırlarını sorduk. Onun ‘başarı’ kavramına bakışı oldukça farklı. Ondan dinleyelim: “Başarı kavramı ve kelimesi aslında beni biraz rahatsız ediyor. Kısacık ömrümüzde ve evrenin büyüklüğü karşısında çok önemli olmadığını, ve bazen de kendimizi fazla önemsediğimizi düşünüyorum. Ben yatırım bankacılığını bırakırken para, ünvan düşünmediğim için yapabildim ve sevdiğim şeyleri yaparak kendime 32 yaşından sonra yeni bir yön çizebildim. Sevdiğiniz şeyleri yapıyorsanız, mutluysanız ve karnınız doyuyorsa bence başarılısınız.”

 Dr. Fuat Alican kimdir?

Amerika’da Millsaps College’de işletme lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamladıktan sonra Kosta Rika’daki Universidad Latina Üniversitesi’nde ekonomik bilimler doktorası yaptı. Finansbank’ta hisse senedi analisti olarak görev yaptıktan sonra, Citigroup’a hisse senedi analisti olarak çalışmaya başladı. Burada mali uzman olduktan sonra Citibank International Plc’de Londra’da  Gelişmekte Olan Pazarlar Kredi Bölümü’nde görev yaptı. Ardından yine Londra’da Salomon Smith Barney’de Avrupa Bölgesi Kurumsal Kredi Müdürü olarak çalıştıktan sonra Kosta Rika’ya gitti. İngilizce, İspanyolca ve İtalyanca biliyor. Yayınlanmış 6 kitabı var.

AYLİN LÖLE/CNBC-e Busines

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir