Finans, Muhasebe, Vergi...
Ekonomi ve Finans

2017 Bütçe Tasarısı

Yeni Bütçenin İpuçları ve Bütçe’nin Eylül Karnesi (Emrah Akın – KPMG)

2017 Bütçe Tasarısı 17 Ekim’de TBMM’ye sunuldu. Henüz tüm ayrıntıları görmüş değiliz; ancak ana hatlarıyla bazı rakamlar elimizde. Hem bütçe sürecine hem de temel rakamlara yazımızda bakacağız.

Bütçe’nin Ocak-Eylül Gerçekleşme Raporu da kısa bir süre önce yayımlandı. İlk bakışta bu dönemde Bütçe’nin 12 milyar TL civarında “açık” vermesi dikkat çekiyor; ancak hemen belirtelim geçen sene aynı dönemde 13,5 milyar TL bir açık karşısındaydık.

Sürekli vurguladığımız üzere ekonomimizin en kıymetli çıpası hala “mali disiplin” ve türlü olumsuzluğa rağmen mali disiplinin bozulmamış olduğunu görmek memnuniyet verici.

İlk önce 2017 Bütçe Tasarısı ve bütçeleme sürecine kısaca bakalım; sonra Bütçe’nin Eylül gerçekleşmelerini irdeleyelim.

2017 Bütçesi, hem “mali disiplin” hem de “etkili maliye politikası” diyor!

Önce 2017 Bütçe Tasarısı’nın kanunlaşma sürecine hızlıca bir göz atalım. TBMM’ye sunulan bütçe kanun tasarısı üzerindeki görüşmelerin Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 55 gün içerisinde tamamlanması gerekiyor. Takiben, tasarının TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi için 20 günlük süre kalıyor. Bütçenin mali yıl başlangıcından (1 Ocak 2017) önce Genel Kurul’da onaylanması ve Resmi Gazete’de yayımlanması Anayasa’ya göre bir zorunluluk.

TBMM’ye sevk edilen 2017 Bütçe Tasarısı’na göre, bütçe giderlerinin 645,1 milyar TL, faiz hariç bütçe giderlerinin 587,6 milyar TL, bütçe gelirlerinin ise 598,3 milyar TL olması planlanıyor. Gelir kalemleri arsında “vergi gelirlerinin” payı da 511,1 milyar TL olarak öngörülmüş. Bu rakamlara bakarak 2017 yıl sonunda 46,9 milyar TL bir bütçe açığının öngörüldüğü anlaşılıyor. Bu yıl planlanan 29,7 milyar TL’lik bütçe açığının gerçekleştiği varsayımı altında; seneye bütçe açığında neredeyse %60’lık bir artış olacağını söyleyebiliriz.

Bütçe açığındaki bu artışın; kamunun önümüzdeki yıl maliye politikaları ile daha çok ekonominin içinde olacağına kuvvetli bir işaret olduğunu belirtelim. Özetle, maliye politikası “büyüme oranının” artırılmasında devreye girecek diyebiliriz. Önümüzdeki dönemde, kamu yatırımlarında, üretim ve ihracat desteklerinde, yatırım teşviklerinde, Ar-Ge desteklerinde daha fazla kamu kaynağı devreye alınacak gibi görünüyor.

Bu tahminlere göre, 2017 sonunda bütçe açığının GSMH’ya oranı %1,7 ila %1,9 bandında gerçekleşecek gibi görünüyor. Buna ulaşılırsa; hem büyüme için maliye politikası devreye girmiş olacak hem de mali disiplin bozulmayacak.

Mali disiplin elbette çok kıymetli; ancak bütçelerin de maliye politikasının en önemli araçları oldukları da hep akılda tutulmalı. Aşağıdaki satırlar, 2016 Ocak’ta kaleme aldığımız “Bütçe’nin 2015 Karnesi Oldukça Başarılı!” başlıklı yazımızdan.

“… Yıllardır bütçe açığının bu düzeylerde ve GSYH’nın %1 – 2’si civarında tutturulması takdire şayan; ancak bütçenin önemli bir “maliye politikası aracı” olduğu da unutmamalı. Mesela bütçe 2015’i 1-2 milyar TL daha fazla bir açık tutarı ile kapasaydı ve bu kaynak da Ar-Ge ve/veya yatırım teşvikleri gibi katma değeri yüksek kaynaklara aktarılsaydı daha iyi olmaz mıydı sorusu da zihinleri kurcalıyor.”

Özetle, 2017 ve müteakip bütçelerde “mali disiplin ile harmanlanmış kuvvetli maliye politikası” işaretleri görmeye artık hazır olalım.

Şimdi Ocak- Eylül bütçe gerçekleşmelerine yakından bakalım.

Gelirler

Bu dönemde “bütçe gelirleri” %14,2 artışla 404,5 milyar TL’ye ulaşmış. Geçen yıl aynı dönemde gelir rakamı 354,2 milyar TL idi.

Gelir cephesinde -geçtiğimiz aylarda olduğu gibi- “vergi dışı diğer gelirler” kalemindeki %43,3’lük artış (60,4 milyar TL) dikkat çekici. Bu kalemin altında, sermaye gelirleri, para cezaları, faizler, paylar, teşebbüs ve mülkiyet gelirleri vb. gelirler var. Yıl sonu için 69,2 milyar TL hedeflenen bu kalemde, hedefe rahatlıkla ulaşılabileceği görülüyor.

İthalde alınan KDV’nin performansı hala çok düşük!

Vergi gelirleri bu dönem %10,3 artmış ve 328,9 milyar TL olarak gerçekleşmiş. Vergi affı ve varlık barışı gibi önemli konuların tartışıldığı zamanlarda, mükelleflerin yeni düzenlemeleri bekleyerek vergi ödemelerini ertelemeleri son derece doğal bir eğilim. Bu tartışmaların vergi gelirleri performansına olumsuz yansıdığını söyleyebiliriz.

İthalde alınan KDV’deki düşük performans bu dönemde de devam ediyor. Ocak-Eylül döneminde sadece %0,1’lik bir artış karşısındayız. Üretim ve ihracatımızın ithalata olan bağımlılığının yüksek olduğu düşünülünce, ithalde alınan KDV’de gözlemlenen düşük artış ekonomik dinamizm ve büyüme rakamları bağlamında olumsuz bir gidişata işaret ediyor olabilir. Bu durumun “cari açık” için olumlu bir etkisi olacağının da altını çizelim.

Özetle, ithalde alınan KDV rakamındaki mevcut durum, dış ticaret dengesi ve cari açık bakımından “pozitif” bir işaret; çünkü ithalat azalışına işaret ediyor. Diğer taraftan, üretimimizin ve dolayısıyla ihracatımızın “ham madde ve aramalı” bakımından, ithalata olan bağımlılığının yüksek olduğunu düşünürsek; ithalde alınan KDV’nin Ocak-Eylül dönemi verileri, iç ekonomik dinamizm ve ihracat performansımızın yılın geri kalanında yavaşlayabileceğine de kuvvetli bir işaret veriyor.

“Dâhilde alınan KDV (%11,9 artış) ve ÖTV (%10,7 artış)” kanallarındaki gerçekleşmeler ise son derece zayıf. Bu iki vergi, iç ekonomik dinamizm bağlamında önemli göstergeler. Henüz endişe edilecek bir durum olmasa bile; içerde ekonominin ısıtılması ihtiyacı göze çarpıyor. Bu yıl bütçe açığının 29,7 milyar TL olması hedefleniyor; vergi gelirlerindeki zayıflayan performans yılın geri kalanında ek gelir bulma kaygısını gündeme getirebilir.

6736 sayılı Kanun’la yürürlüğe giren “vergi affı” hükümleri ile “borç yapılandırma ve matrah artırımı” gibi önemli düzenlemeler için son başvuru tarihi 31 Ekim 2016 olarak tespit edilmiş durumda. Bu başvurulara ilişkin peşin ödeme veya ilk taksit için de son ödeme tarihinin 30 Kasım 2016 olduğu düşünülünce, vergi affının 2016 bütçesine ciddi olumlu yansımaları olacağını ve bu bağlamda ek gelir ihtiyacı olmayacağını da söyleyebiliriz. Buradaki varsayımımızın temelinde “vergi affı başvuru ve ödeme sürelerinin uzatılmayacağı” gerçeği olduğunu da not edelim.

Dönemin artış şampiyonu ise %26,6 ile Kurumlar Vergisi… Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi de %21,3 artışla başarılı bir performans göstermiş.

Giderler ve Bütçe Dengesi

“Bütçe giderleri” Ocak-Eylül döneminde %13,3 oranında artmış ve 416,5 milyar TL olarak gerçekleşmiş durumda. Gider disiplini hala bütçenin en güçlü kanadı diyebiliriz.

Faiz dışı fazla bu dönemde geçen yıla kıyasla %5,3 azalmış ve 29,6 milyar TL olmuş. Faiz dışı fazla kalemi de bu dönemde Bütçe’ye ilişkin bir başka olumlu parametre olarak karşımıza çıkıyor.

Bütçe Açığına bakalım…

2016 Ocak-Ağustos döneminde Bütçe 4,9 milyar TL tutarında bir “fazla” vermişken; bu dönemde 12 milyar TL tutarında bir “açık”la karşı karşıyayız. Yukarıda da belirttiğimiz üzere; bütçe açığı geçen yıla kıyasla ciddi bir artışa işaret etmiyor. Ancak Ocak-Ağustos döneminin 4,9 milyar TL’lik bütçe fazlası dikkate alındığında, açık rakamında bir ayda muazzam bir artış göze çarpıyor. Bunu, vergi gelirleri performansının henüz istenen noktada olmamasına bağlamak mantıklı görünüyor. Geçen sene aynı dönemde %15,3 artan vergi gelirleri; bu dönem ancak %10,3 artmış durumda. Vergi affının yaratacağı ek kaynak, gelir ihtiyacını karşılayacaktır diyebiliriz; ancak yılın son üç ayında, vergi artışlarına yönelik sürprizler de şaşırtıcı olmaz.

Hele ki gelecek dönemlerde kamunun harcamalarının (yatırımlar, teşvikler, Ar-Ge vb.) hızla artacağını düşünürsek; yeni vergisel tedbirler bir sürpriz bile olmayabilir. Kaynak ihtiyacının -hızla uygulamaya konulmaya çalışılan tedbirlerle birlikte- “kayıt dışı ekonomi” üzerinden giderilmesini umalım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir